"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlatım bozuklukları-6 - Şapka Deyip Geçmeyin-25

Nahit TOPALOĞLU
09 Kasım 2024, Cumartesi
Uygun Kelime Kullanmamak (devam)

Bir önceki yazımızda (Şapka Deyip Geçmeyin 24) “uygun kelime kullanma-mak”tan kaynaklanan anlatım kusurlarını işlemiştik. Kasr-ı kelâmdan kaynaklanan bu hatâ türünü, çeşitli ve çok misallerle anlatmıştık. Bu hatâ, telâfisi lügat bilgisine dayalı olduğu için, halli müşkül bir meseledir. Yazılışları birbirine pek benzediğinden mânâca bir biriyle karıştırılan  kelimelerin yanlış kullanımıyla dilimize yerleşmesi de eklenince bu müşkülât, vehâmet hâli arz  etmektedir. 

Karıştırılan kelimeler o kadar çoktur ki, bizim önceki yazımızda numûne olarak aktardıklarımıza ilâveten A.Aydın kardeşimiz yorum köşesine “Dinayet mi, Diyanet mi? Madden mi, maddeten mi? Harfiyat mı, hafriyat mı? Dahî mi, dâhî mi? Hâdis mi, hadîs mi? Hâkim mi, hakîm mi?”diye yazarak katkıda bulunmuştu.

Bir de yazımı hatâlı kelimeler var tabi. A.Aydın kardeşimizin dikkatimize sunduğu MADDEN gibi.

MADDEN yazımı yanlıştır. “Mânen” deriz; fakat bu sözün zıddını ifâde etmek için “MADDEN” denmesi hatâdır. Lügatlerde böyle bir kelime mevcut değildir; doğru yazımı “maddeten”dir.

Yazım yanlışı yapılan birkaç kelime daha:Yanlız değil YALNIZ; yalnış değil YANLIŞ;  harfiyat değil HAFRİYAT.

***

Ali HAKKOYMAZ Kardeşimin enfes bir tesbiti var:

“Kelimelerin adresini muhafaza edelim.” 

“Uygun kelime kullanma-mak”tan kaynaklanan anlatım bozuklukları, kelimelerin  mânâlarıyla buluşamaması, bir bakıma adreslerini kaybetmesidir. Hele siyâsette!

“Siyâsette lafız (kelime) mânânın zıttıdır.” der  Bediüzzaman. Yani kelimeler adreslerini hepten kaybetmiş gibidir. Said Nursî’nin tesbitiyle:

İstibdad-ı mutlaka “cumhuriyet” nâmı verilmiş, irtidad-ı mutlak “rejim” altına alınmış, sefâhet-i mutlaka “medeniyet” ismi verilmiş, cebr-i keyfî-i küfrîye “kanun” ismi takılmıştır.

Mânâsı karıştırılan kelimelerden bir demet:

Tabi bu liste uzadıkça uzar. Her birini cümlede kullanarak doğrusunu yanlışını göstermek yazıyı uzatacağından önceki yazımızda temas etmediğimiz kelimeler arasından bir seçme yapıp -cümlede kullanmadan- sadece mânâlarını yazıp kısa bir liste sunmakla iktifâ ediyorum:

adem: yokluk âdem: insan

alem: sembol, nişan

âlem: kâinat

araz: alâmet, belirti 

âraz: alâmetler, belirtiler,    semptom 

batın: karın bâtın: iç yüz, derûn

emir: iş, husus emîr: başkan, reis

eşgal: işler, gaileler

eşkâl : şekiller (Hırsızın eşkâli)

irtica : gericilik

iltica : sığınma

kábil: olabilir, mümkün          

kabîl: soy, sınıf; tür, gibi

mani: iptilâ, fikir saplantısı     

mâni: engel

mahsur: kuşatılmış

mahzur: zarar, sakınca

metin: yazı parçası, belge      

metîn: dayanıklı, güçlü

muhasebe: hesaplaşma

musahabe: söyleşi

mürteci: gerici

mülteci: sığınmacı

nakil: aktarma, taşıma 

nâkil: nakleden

nazım: şiir

nâzım : düzenleyen, şiir yazan

rahim: döl yatağı rahîm: çok merhametli

sadır: göğüs, sine 

sâdır: ortaya çıkan, zuhur eden

şura: şu yer şûrâ: danışma kurulu

tabiî : doğal

tâbi : bağlı, birinin ardından giden

taktir: damıtma

takdir: değer biçme

teâmül: alışılmış uygulama    

temâyül: eğilim

tefriş etmek: döşemek

teşrif etmek: şereflendirmek

vakıf: durma, duruş 

vâkıf:      vakfeden; bilen 

vasî: küçük çocuğun, yetimin malını yöneten

vâsi: geniş

yad: yabancı yâd: anma 

-zede: ...-den zarar görmüş kişi (kazâzede:kaza geçirmiş kişi) -zâde: ...-nın oğlu (paşazâde:paşa oğlu)

Son olarak, hatâlı kullanımı, sârî bir illet gibi giderek yaygınlaşan bir bahtsız kelimeyi zikretmeden bu bahsi kapamak olmaz: ŞANS

Çay evinde oturuyoruz. Çaysamış olduğu anlaşılan bir zat, yan tarafımdaki hasır oturaklardan birine daha mâba’dini  değdirmeden ocağa seslendi:

-Bir demli çay yapma ŞANSINIZ var mı?

Bu garibim kelime ne kadar da şanssızmış yâhu! Düpedüz kumar olan fiillerin adına

“ŞANŞ oyunu” denmesi yetmemiş gibi, şu çayhânede düşürüldüğü duruma bakın. Türkçemizde aslî mânâsından bu kadar koparılan, bu ölçüde yanlış kullanılan başka bir kelime var mı acaba?”diye düşündüm.

“Bir demli çay yapma ŞANSINIZ var mı?” 

“Lafa bak, hizaya gel!” diye bir deyimimiz var ya, bu durumu ifâdeye kifâyetsiz kalır. Hizaya gelmek yetmez; selâma da durmalı!

Sözlerimi dinleme ŞANSINIZ var mı?

Okunma Sayısı: 1306
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nahit Topaloğlu

    11.11.2024 08:13:14

    A.AYDIN kardeşim, Sizin gibi okurları NASİB ettiği için Rabb'ime şükrediyor, kendimi TALİHli addediyorum. KISMETine böyle yorumcular düşen yazılarım ne kadar BAHTlı fakir ise ne denli ŞANSlıyım. İKBALiniz açık olsun. Fî emânillah!

  • Nahit Topaloğlu

    11.11.2024 07:42:23

    İ.Seyda kardeşim, Edebiyatımızda her iki şekilde de kullanılmış ama daha çok TAZİYE şekli müsta'mel. TA'ZİYET şekli, aruz vezniyle yazılmış şiirlerde vezin o hecenin uzun(kapalı hece) olmasını gerektiriyorsa mecburiyetten başvurulmuş gibi duruyor. Nesirde TAZİYE kullanımı yaygın.

  • İ. Seyda

    9.11.2024 16:17:24

    Taziye ilanlarında "taziyetlerimizi sunarız" deniyor. Acaba doğrusu hangisi, TAZİYETLERİMİZİ mi, TAZİYELERİMİZİ sunarız mı? Merak işte...

  • Müjdat Bayar

    9.11.2024 12:01:05

    Yine güzel bir yazı olmuş. Tekrar tekrar okurum.

  • A. AYDIN

    9.11.2024 04:36:35

    TALİHİMİZ var ki, KISMETİMİZE bu sözler düştü. ŞANS işte! BAHTINIZ açık olsun!

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı