Arap Baharı, gayri tarih oldu. Öncesindeki sebeplerle esnasındaki ince detayları bilmeyenler, felâketin tarihini global Marksistlerin istedikleri şekilde öğrenecekler.
Neoconların Saddam’ı yalanlarla ve entrikalarla çektikleri Kuveyt işgalini geçeceğiz. Sonra Baba Bush’un yalanları ve Kuzey Irak tiyatrosu… Mesih’in Amerika ile birlikte Kerbela’ya cenuptan geleceğini bekleyen meczupların dualarını da buraya almayacağız. İsterseniz dünyamızın global 12 Eylül’ü olan 2001’in 11 Eylül’ünden başlayalım, bu tarihin kalın çizgilerine…
Hindukuş Mağaraları’nda iken İkiz Kuleler’i yerle bir ettiği iddia edilen Usame’nin ihtilâlinden yarım saat sonra açıklama yapan Neoconların meşhur üstadı Henry Kissenger’ın, Pentagon’a ve Nato’ya Kabil’i işaret ettiği sabah ile başlayalım. Ekranlardaki yolcu uçaklarının gökdelenlere çarpmasıyla… Burada tek bir doğru vardı: Dünya Ticaret Merkezi’nin bulunduğu kuleler, kolonlarındaki demirlere varıncaya kadar eriyip zemine yapışmışlardı. Geri kalanı tamamen yalandı. Ve dünya orduları yalanlarla, açlıktan inleyen Afganistan’a yürüyorlardı.
Sonra Tunus’ta bir seyyar satıcı yakılıyordu. Ve Bin Ali altın sandıklarıyla Cidde’ye uçuyordu. Yeni tiyatronun ismi Arap Baharı… Kahire’nin Tahrir Meydanına Jumbolarla Amerika’dan ve Avrupa’dan Marksist ihtilâlciler taşınmışlardı. Önce sivil ve turuncu idiler… Sonra renkleri kızıla döndü ve meydanları kan ile boyadılar. Tahrir’e inen global Marksistlerin bütün gayretleri, İhvan’ı meydanlara çekerek deşifre etmekti. Ve Rabia kuruldu. Hem de Türkiye hükümetinin büyük gayretiyle... Londra’dan gönderilen milyar dolarlarla Mursi’nin partisi ve diğer partiler kurulmuştu. İki sene sürmedi, tiyatro. Sonra darağaçları ve infaz timleri… Hayatının bir başka felâketli kışını yaşadı, İhvan... İhvan’ın Katar’da ne işi vardı. Suriye Savaşı’nın nasıl başlatıldığını Şam büyükelçisi James Ford hatıralarında anlattı. Sokak hareketleri için önce otuz ve sonra elli dolar… Suriye tutuşana kadar gayret ettiler, Katar’dakiler… Sonra çölün ortasından hortlaklar gibi bir araya getirilen IŞİD veya DEAŞ… Ekserisi Müslüman kökenli olan yüzbinlerce kurban… Trump’ın dediği gibi, Amerika’daki Neoconlar bu terör organizasyonunu yapmışlardı. Dünyanın dört bir yanından para ile maceracı toplayıp terörize ediyorlardı, Neoconlar… Yani Troçkistler…
Sarkozy ile Rasmussen (ikisi de neocon tetikçisi) kafa kafaya verince, NATO kendi misyonuna ihanetle; dünyanın bağımsız ve önemli bir ülkesini ortadan ikiye böldü, idarecilerini infaz etti. Türkiye ise bu iki eşkıyaya iki bavul doları gönderdiğini Abdullah Gül ile açıklıyordu.
İfadeye çalıştığımız yukarıdaki çok kısa çizgiler, uzun bir tarihin köşe taşlarıdır. Bu taşları kaybetmezseniz, insanlığın düşmanları, cinayetlerini gizleyemezler.
Fars körfezinde, Saddam’ın petrollerine bulanmış zavallı kuşlar…
Sonra anne-babası Saddam’ca hunhar şekilde katledildiği iddia edilen kızın BM’deki yürek yakan konuşması…
Sonra İkiz Kuleler’i yerle bir eden yolcu uçakları… Ve gökdelenlerin bedeninden aşağıya düşen insan manzaraları…
Sonra Saddam’ın kimyasal harp vadisi ve kıyamet topları hikâyeleri…
Sonra Tahrir senaryosu ve Rabia’nın başına gelen felâketler…
Sonra, halkını kimyasal silâhlarla yok ettiği iddia edilen Beşşar’ın hayali manzaraları...
Ve Türklerin, düşürdüklerini gururla anlattıkları Rus uçağı meselesi…
Uçağın düşmesinden sonra, Türkiye idarecilerinin Putin ile başlayan birliktelikleri…
Ve Neoconların Bucca cezaevinde devşirdiği IŞİD Halifesi El-Bağdadî…
Neocon-Neoliberal ittifakının Barzanistan için Kuzey Irak’ta giriştikleri anayasa referandumu tiyatrosu…
Marksist global hegemonyacıların, insanlığa hayvan muamelesi yaparak evlerine hapsettiği Corona safsatası ve fukaralaştırarak neoliberal bankalarca sömürülen muhtaç İslâm ülkeleri…
Arkasından da, Türkiye hükümetinin müsaadesiyle Kuzey Irak’tan Kuzey Suriye’ye merasimle geçen Marksist teröristler…
Önce Irak’ta, daha sonra Suriye’de Marksistlerce yok edilen, insanlığın kadim tarihî eserleri…
Yukarda sıraladığımız olayların yalnızca bir tanesi Avrupa’da veya Amerika’da cereyan etseydi, oralardaki insanlar dünyayı ayağa kaldırırlardı. Tâ ki işin hakikati anlaşılıncaya kadar… Fakat bütün bu cinayetleri sıradan insanlar veya devletler işlemediklerinden; muhatap, Marksist küresel hegemonya olunca, dünya hâkimiyetine koşan eşkıya, işlediklerinin üzerini örtmeye çalışacak ve tarihçilerin bu vahşeti yazmamaları için büyük gayret gösterecektir.
Dünya tarihimizin, bilhassa son elli senesine musallat bu küresel vahşiliğin unutulmaması için, bazı kalın çizgileri tek sayfaya taşımaya çalıştım. Allah’a inanmayan, semavî dinlerle savaş içindeki dinsiz cereyanların gelecek nesillerce daha iyi araştırılması ümidiyle bu gayreti gösteriyoruz.