1881’de İstanbul Cibali’de doğan Hüseyin Rauf Orbay, 1964’te yine İstanbul’da vefat etti. Mezarı, Sahrayıcedit Kabristanı’nda.
Babası, Kafkas kökenli bir aileden olan Oramiral Muzaffer Paşa, annesi Kürt aşiret reislerinden Cizreli Bedirhan Paşa’nın kızı Rüveyde Hanımdır.
O da babası gibi denizci oldu. Trablusgarp ve Balkan Savaşlarında gösterdiği üstün başarıdan dolayı, kendisine “Hamidiye Kahramanı” unvanı verildi.
Rauf Bey, Birinci Dünya Harbinden sonra kurulan kabinede Bahriye Nazırlığı görevine getirildi. Aynı zamanda, Osmanlı Devletinin bir nevi mağlubiyet belgesi olan Mondros Mütarekesi’ni hükûmet adına imzalamak durumunda kaldı.
*
Millî Mücadelenin hemen her safhasında aktif görev yapan Rauf Orbay, Erzurum ve Sivas Kongreleri, Amasya Tamimi, Bakanlık, Başbakanlık, Meclis İkinci Başkanlığı görevlerinde bulundu. Ayrıca, 12 Temmuz 1922 ila 4 Ağustos 1923 tarihleri arasında İcra Vekilleri Heyeti Reisi olarak, yeni Türkiye’de Başvekillik, yani Başbakanlık yapmış bir şahsiyettir.
Birinci ve İkinci Lozan görüşmeleri süreci boyunca Başbakandır. Dahası, Lozan’a gidecek heyetin başında bulunmak ister. Fakat, Mustafa Kemal onu değil, İsmet Paşa’yı tercih eder. Gerekçe olarak da şunu söyler: “Sen orada kendi kafana göre hareket edersin; İsmet ise, benden habersiz iş yapmaz.”
*
Lozan Konferansının taraflar arasındaki en hararetli tartışma konularından biri, yabancı delegasyonun gündeme getirmiş olduğu “Kürt meselesi” olmuştur.
Yabancılar, Kürtleri de azınlık statüsünde görmek ve onları Türk unsurundan ayrı tutacak bir planı devreye sokmak istiyordu.
Bu mesele, şifreli telgraflarla Ankara hükümetine iletildi. Hükümet Başkanı Rauf Orbay, Meclis gizli oturumunda yaptığı konuşmada, Türklerle Kürtlerin ayrılmaz kardeş unsurlar olduğunu ve onları imha etmeye yönelik bölücü emellerin iflâs ettiğini söyledi.
Meclis’te Kürtleri temsil eden mebuslar da, aynı mânâda konuşmalar yaptılar ve birlik–beraberlik mesajını verdiler.
*
Bu konuyu şöylece toparlamaya çalışalım:
20 Kasım’da (1922) başlayan Lozan Konferansı, 4 Şubat’a (1923) kesintiye uğradı. Nisan’da yeniden başlayan ikinci etap görüşmeleri, 24 Temmuz 1923’te nihaî şeklini alarak tarafların mutabakatı ve müşterek imzası ile sona erdi.
İşte, konferansın ilk devresinin ortalarında gündeme getirilen azınlıklar maddesine, Türkiye’deki Kürt unsuru da dahil edilmek istendi. Fakat, bu menfi niyet, gerek Lozan’daki temsilciler ve gerekse Millet Meclisi’ndeki mebusların müşterek iradesiyle yüzgeri edildi. O tarihte hükümet başkanı (Başbakan) olan Rauf Orbay, meseleyi Meclis’e taşıdı ve 25 Aralık 1922’de yapılan gizli oturumda tatminkâr açıklamalarda bulundu.
Aynı tarihli Meclis Gizli Zabıt Ceridesi’nde yer alan Rauf Beyin açıklamasında dikkat çekici şu ifadeler yer alıyor:
“...İngilizlerin Türkiye’de meskûn Türk ve Kürdleri imha edebilmek için yaptığı teşebbüslerinin tamamı, bu iki necip milletin birliği karşısında iflâs etmiştir. Her türlü fesatları din kardeşi, kan kardeşi, emel kardeşi olan insanların dirayeti karşısında erimiştir.
“Kürtler namına söz söyleyecek yegâne insanların bu yüce Meclis’te olduğunu pekâlâ biliyorlar. Ancak, yine de bu ayrımcı emellerinden sarf-ı nazar etmiyorlar. Onun içindir ki, her azınlık söz konusu oldukça, lisân azınlığı, ırk azınlığı, bilmem ne çıkartıyorlar.
“Bizim murahhaslarımız (Lozan’daki temsilcilerimiz) bu hususu bir daha ihtar etmek istemişlerdir ki, Türkiye, mevcut halkı ile birdir, her bir şeyleri birdir; gayeleri ve dinleri de birdir. Azınlıklar buna teşmil olunamaz. Hatta öyle ki, bugün Kürt için azınlık sözkonusu etmek, Türk için azınlıktan söz etmek demektir.”