"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Sancı, sarsıntı ve sonrası

M. Latif SALİHOĞLU
27 Ocak 2025, Pazartesi
Her sancı, yeni bir doğumun habercisidir. Doğumların çoğu müjdelidir. Fıtrî doğumlar, aynı zamanda sağlıklı, sevindirici, memnuniyet vericidir.

Bununla beraber, ne yazık ki erken doğumlar, sakat ve hatta ölü doğumlar da olabiliyor. Bunlar da haliyle üzücü, can sıkıcı, hatta bazen kahredici oluyor.

Üzücü olan şu ikinci doğumların müsebbibi, yine insanın kendisidir. Kendi hataları, kusurları, tedbirsizliği ve sû-i istimâlleridir.

*

Kâinatta işleyen bir kanun vardır: Önce bir sancı yaşanır, bir fırtına eser, bir külfet olur; ardından sükûnet yaşanır, rahmet iner ve bir nîmet gelir. Onun içindir ki denilmiş: “Nimetler külfetler mukabilindedir.”

Kezâ, aynı kanun tâbi olarak, mevsimler değişir. Misâl: Soğuk kış mevsiminde kar-buz olur. Ağaçların suyu çekilir. Nebatat ve hayvanatın dörtte üçü vefat eder. Zemin beyaz kefenini giyer. Bahar yağmurları iner; şiddetli fırtınalar eser. Tohumlar etrafa saçılır. Ardından, toprağa can gelir. Zemin bereketlenir. Yeryüzü gülistana döner.

Tabiri caizse, kış mevsimi ve bahar fırtınaları bir sancı gibidir. Sancılanmaların şiddetlenmesiyle birlikte, dört yüz bin çeşit hayvan ve bitki türü için hayat şartları hazır hale gelir. Hemen ardından neşv û nemâ başlar. Yeni doğumlar, sayısız yeni yeni dirilişler, her sene tazelenen haşir ve neşrin bir nevî nümunesi, yahut provası gibi olur.

Evet, her bahar, bize o büyük haşrin nümunesini gösteriyor, bizim aklımıza yeniden dirilişin mümkün olduğu dersini veriyor. Tabiî, yaz-bahar mevsimlerine bu mâna ile bakıp, her sene hiçten, yoktan varoluşun hikmetini tefekkür edene…

*

Sancılanmanın mahiyetini ve hikmetli neticelerini, dar daireden başlayıp geniş daireye doğru giderek düşünmek daha istifadeli bir yöntem olur.

Anne karnında dokuz ayını tamamlayan bebeğin sebebiyet verdiği heyecanlı sancılar nasıl doğumun yaklaştığının habercisi ise, ferdin kendi iç dünyasında hissettiği türlü gerilim de yeni bir doğuşun sancısını andırır. Bunun mahiyet ve hikmetini bilmeyen insan, bazen gereksiz yere evhama düşer, strese girer, kendi kendine sıkıntıya sokar. Sıkıntı ziyadeleşip hadden aşarsa, tıpkı ölü doğum gibi sakatlıklar meydana gelir. Kişi, sinir harbi geçirebilir ve tedaviye muhtaç bir duruma düşebilir.

Oysa, onun o iç sıkıntısı, hakikatte kendisi için hayırlara vesile olacak yeni bir dirilişin habercisidir.

*

Sancılanmanın dairesini adım adım genişlettiğimizde, karşımıza sırasıyla aile, toplum, devlet, dünya ve insanlık âlemi çıkıyor.

Şüphesiz, aynı kanun bütün bu dairelerde de geçerli. Ne var ki, sabırsızlık, tedirginlik, kuruntu ve şimdilerde “algı operasyonu” denilen dehşetli propaganda ve kasıtlı yönlendirme vahşeti sebebiyle, bütün o dairelerde zaman zaman panik ataklar, sendromlar, yahut ağır travmalar yaşanabiliyor. Hatta, İsveç, Norveç, Avusturalya ve bilhassa ABD gibi zengin ülkelerde, travmatik kayıplar sebebiyle iş seri intiharlara kadar gidebiliyor. 

Meselâ: Mortgage intiharları gibi. Kezâ, sıklıkla kazan kaldıran Fransız ve Yunan toplumları gibi. Aynı şekilde, özellikle Latin Amerika’daki yağmalama vakaları gibi. 

Tabiî, bizde de meselâ Maraş-Hatay depremi esnasında, âdeta “toplu cinnet halleri” gibi yüz kızartıcı bazı hırsızlık-soygunculuk vakaları yaşanmadı değil. Nitekim, tesbit edilen bazı şahıslar âdeta linç edildiler. 

*

Deprem, zahirî-fizikî sebepler itibariyle, yer altındaki sancılar ve gerilimler neticesinde vukua geliyor. Depremden sonra, bu kez insanlarda şiddetli bir sıkıntı-stres hali yaşanıyor. Oysa, bu yıkıcı sarsıntıların da hikmetli neticeleri bilinirse, hiç olmazsa manevî yönden büyük sıkıntılar yaşanmaz. 

Her şeyde olduğu gibi, zeminin sarsıntılarına karşı da önce tedbir alınmalı, sonra tevekkül edilmeli ve nihayet umumun neticesi olarak olup bitenlere hikmetli bir tefekkür nazarıyla bakmak lazım geliyor. Meselâ, depremin acı yüzü ile beraber, sağlam zeminde yapılan nizamî evlere ve nefes alan zeminlerde açılan “deprem çiçekleri”ne bakmak gibi…

Okunma Sayısı: 980
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Nimet

    27.1.2025 13:30:06

    Yazılarınızı beğeni ile takip edemiyoruz. Dün nasılsa bugünde aynı çizgide Risale-i Nur çizgisinde kaleminizi kullanıyorsunuz.

  • Latif Salihoğlu

    27.1.2025 12:58:51

    SÛİZANna düşerek dehşetli bir GIYBETle “ölmüş kardeşinin etini” iştahla yemekten sadistçe zevk alan zavallılara gelsin: “Ey iman edenler! Zandan sakının; çünkü, zannın bir kısmı günahtır. Birbirinizin kusurlarını deşmeyin. Birbirinizin gıybetini yapmayın. Herhangi biriniz, ölmüş kardeşinin etini yemekten hoşlanır mı?” (Hucurât/12)

  • Elvan sağkol

    27.1.2025 10:22:36

    Her daim sancı, sarsıntı ve sonrası meşveretle hale yola konur. Rabbim Bu Hizmette sebat ve sadakatle daim kılsın bizleri. Abim.

  • HASAN DOĞAN

    27.1.2025 10:08:06

    Fabrika ayarları derken eğer birilerinin püskevit fabrika ayarlarına dönme ise vay halimize diyelim......

  • Ramazan tavşan

    27.1.2025 01:32:42

    Zamanla Fildişi Sahillerinde birilerinin kayığında ekmek elden su gölden büyük ve önemli adam muamelesinden sonra ülkesine dönen o adamdan bu şatafatlı tatil mukabilinde ondan birşeyler istenirse o adam da bayağı sancı yaşar, bir de geride bir emanet bırakmışsa aklı hep onda takılı kalır ki bunun tedavisi de yok. Kuyruk acıları ve zehirli bal sancıları zordur vesselam.

  • Yahya

    27.1.2025 01:04:16

    Teşekkürler.

  • Mehmet Şerif akay

    27.1.2025 00:49:26

    Evet sayın latif abım Yeni Asya gazetesi de çok fırtınalar geçirdi bu son senelerde çok fırtınalar sancılar çekti ve çekiyor inşallah kış ayazı bitti bahar havası kokusu geliyor gazetemiz fabrika ayarlarına dönüyor Yeni Asya Risale-inurun medyadaki dilidir Allah'ın inayetindedir vesselam

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı