"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Meşhûr “Bâb-ı Âlî Baskını”

M. Latif SALİHOĞLU
23 Ocak 2025, Perşembe
Bazı araştırmacılar, 23 Ocak 1913’te vukû bulan “Bâb-ı Âlî Baskını” hadisesini bir “darbe” olarak görüyor.

O hadise bir hükûmet değişikliğini netice verdiği için, bunu klasik bir darbe şeklinde isimlendirmek mümkün olsa bile, bu tabir tek başına gelişmelerin iç yüzünü aydınlatmaya kâfi gelmiyor.

Esasında, hemen bütün askerî ve siyasî darbelerin birbirine benzer bazı yönleri olmakla beraber, hiçbiri tıpatıp diğerinin aynısı değildir. Onun için, her hadiseyi kendi şartları ve kendi mantığı içinde değerlendirmek daha doğru olur.

Bu hatırlatmalardan sonra, yıldönümü vesilesiyle, şimdi o meşhûr “Bâb-ı Âlî Baskını” hadisesinin gelişme seyrini birlikte takip etmeye çalışalım.

«

Baskın gününe kadar kabinenin başında Sadrâzam Kâmil Paşa (1833-Kasım 1913) vardı. İttihatçılar, hem onu, hem başında bulunduğu hükûmeti çok pasif olarak görüyorlardı. Meselâ, Bulgarların gelip Edirne’yi işgal etmeleri karşısında niye dokunur bir varlık gösteremediklerini söylüyorlardı. 

Hükümetin pasifliğine daha fazla dayanamayan İttihat-Terakki Cemiyeti, bir hükümet darbesini plânladı. Cemiyet merkezinde gizlice toplanan İttihatçıların ileri gelenleri, bu işe Enver Paşa’yı uygun gördü. Hâliyle, ona göre de hazırlıklar yapıldı.

23 Ocak 1913 günü beyaz bir ata binen Enver Paşa ve beraberindekiler, cemiyetin Nuruosmaniye’deki merkez binasından çıkıp hemen yakındaki Bâb-ı Âlî’ye doğru harekete geçti.

Hükümet binası önüne varıldığında, kalabalık daha da artmış durumdaydı. Ortalığı bir anda ‘‘Yaşasın millet! Yaşasın Enver!’’ sadâları kapladı.

Kabine, kelimenin tam anlamıyla gafil avlanmıştı. Hemen hiç çatışma yaşanmadan, Enver Paşa, Bâb-ı Âlî’deki hükümet binasına (şimdiki valilik binası) gayet rahat bir şekilde gelip girdi.

Yapılan baskın hareketi esnasında, bazı mühim şahsiyetler tetikçilerin kurşunlarına hedef oldu: İttihatçılardan Mustafa Necip, polis komiseri Celal Bey ile Harbiye Nazırı Müşir Nazım Paşa, yaşanan kargaşa esnasında vurulmaları neticesinde vefat ettiler.

Enver Paşa da, Sadrazam Kıbrıslı Mehmet Kâmil Paşa’nın makamına girip, kafasına tabanca dayadı ve sert bir ifadeyle milletin kendisini istemediğini, mutlaka istifa etmesi gerektiğini söyledi.

Kâmil Paşa, maruz kaldığı baskı sebebiyle istifaya mecbur kaldığını padişaha hitaben yazarak, Sadâret Makamı’ndan ayrıldı.

Aynı gün, Sadâret Makamı’na Hareket Ordusu Kumandanı Mahmut Şevket Paşa getirildi. Ne var ki, doymak bilmez hırslarını tatmin edemeyen İttihatçı komitacılar, birkaç ay sonra kendilerinden olan Şevket Paşa’yı da bir sûikast neticesi öldürerek, iktidar nimetinden daha fazla menfaat kapmanın hesabı içinde olduklarını gösterdiler. 

«

“Bâb-ı Âlî Baskını” hadisesinin arkasındaki asıl çekişmenin sebebi, ordunun siyasete bulaşması ve asker neferatının siyasî tarafgirlik zehiri ile serseme dönmesiydi. 

Askerî cenâh, İttihatçılar ile Halaskârân-ı Zâbitân grupları arasında bölünmüş durumdaydı. Biri diğerinin yardımına gitmiyor, dahası bir diğerinin yıpranmasını, hatta düşmana (Bulgarlara) karşı mağlûp düşmesini istiyordu.

Görünürde ise, başarısız ve sürekli toplantı hâlinde olan bir kabine vardı. Öyle ki, baskın yapıldığı ânda bile kabine üyeleri toplantı halindeydi.

«

Bâb-ı Âlî Baskını’nı yapanlar, Meclis’i değil, acziyet içinde gördükleri bir hükümeti hedef almıştı. Bu maksatla yapılan baskın, bir derece hedefine ulaştı. 

Nitekim, kısa bir süre sonra Edirne işgalci Bulgarlardan geri alındı. Ancak, dahilî ve haricî sıkıntılar yine de bitmedi; aksine, katlanarak devam etti. Zira, siyasî tarafgirlik orduya da bulaşmış ve bir türlü durulmak bilmiyordu. Nitekim, bu tarafgirlik marazı, ülkeyi hem II. Balkan Harbi’ne, hem de I. Dünya Harbi’ne sürükleyerek mukadder faciaları netice verdi.

Okunma Sayısı: 306
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı