"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Yasaklar ve yalakalar

M. Latif SALİHOĞLU
29 Ocak 2025, Çarşamba
Diktatörlüklerde hürriyetler kısıtlanır, yasaklar çoğaldıkça çoğalır. O yasak, bu yasak, aha şu da yasak. Yasak üstüne yasak…

Diktatörlük denilen müstebid rejimlerde, yasaklar gibi yalakalık yapanların sayısında da artış görülür. Lider kadrosunun yaptığı doğru-yanlış her şeye alkış tutar. Akıl ve iradesini teslim ettiği kimselerin hiçbir söz ve icraatini teraziye koymadan, mihenge vurmadan benimser ve hoyratça savunmasını da yapar.

Günümüzde, bunların bir kısmına “paralı trol,” bir kısmına da “gönüllü trol” deniliyor. Eskiden müdahaneci de denilen bu kifayetsizler, şahsiyetleri  gitgide silikleştiği için, bu devirde yağcılık ve yalakalık yapmaktan başka bir işe yaramaz hâle geldiler.

«

Üstad Bediüzzaman, Muhakemat isimli eserinde “istibdad-ı mütenevvi” tâbirini kullanır. Yani, çeşit çeşit istibdattan söz ediyor: İlmî istibdat, siyasî istibdat, askerî istibdat, iktisadî istibdat, mânevî istibdat, vesaire…

Hutbe-i Şamiye isimli eserinde ise, “Beşinci hastalık” bölümünde, yine benzer şekilde “Çeşit çeşit sarî hastalıklar gibi intişar eden istibdat” ifadesini kullanır.

Bu ifadelerden de anlıyoruz ki, istibdat-diktatörlük, sadece bir yerde değil; aksine, birçok dairede olabiliyor ve görülebiliyor.

Herhangi bir dairede, yahut bir camianın içinde diktatörlüğün hükmettiğini anlamanın çeşitli yol ve yöntemleri var. Meselâ, bir yerde yalaka takımı mebzul miktarda türemişse, o yapının merkezinde istibdat yeşermiş ve diktatörlük yerleşmiş, kökleşmiş demektir.

Bu zehirli yapılanmanın bir de yan etkileri var. Üstad Bediüzzaman, Münazarat isimli eserinde bu hususu şu ifadelerle beyan eder: “...İslâmiyeti zehirlendiren, hatta herşeye sirâyet ile zehrini atan, o derece ihtilâfâtı beyne’l-İslâm îkâ edip Mûtezile, Cebriye, Mürcie gibi dalâlet fırkalarını tevlid eden istibdattır. Evet, taklidin pederi ve istibdad-ı siyasînin veledi olan istibdad-ı ilmîdir ki, Cebriye, Râfıziye, Mûtezile gibi İslâmiyeti müşevveş eden fırkaları tevlid etmiştir.”

Hakikaten, biz de benzer türden dalalet fırkalarının çukuruna düşmüş seviyesiz, iradesiz, şirazesiz bazı heriflerle karşılaşıyoruz zaman zaman. Neredeyse tapınacak derecede bağlandıkları liderlerinin, büyüklerinin, şeyhlerinin, hocalarının hatırı için muhalif fikirdeki kimselere demediklerini bırakmıyorlar. Her türlü hakareti yapmaya kendilerini mazur görüyorlar.

«

Herhangi bir istibdadın pervanesine takılıp gidenler, kendi başları döndüğü için, başkasını ayıplı kusurlu görerek, onlara veryansın ediyorlar. 

Keza, saldırganlıkta ve kara çalmakta da üzerlerine yoktur. Çok rahat bir şekilde yalan söyleyebiliyorlar. Dahası, yalan söylemeyi kendileri için mübah görüyorlar. Bunun neticesi olarak, kendi dünyalarında dedikodu, gıybet, sûizan gibi uhuvvet ve muhabbeti zehirleyen günah ve kebâirler dahi sıradanlaşmaya başlıyor. 

Gitgide komiteleştikleri için, entrikacılık onların iç âlemlerini âdeta esir alıyor. Bunun dışında artık başka bir işi, hayırlı başka bir hizmeti yapamaz bir hâle geliyorlar.

«

Burada dile getirdiğimiz husuların hiçbiri hayalî, farazî şeyler değil. Zira, ütopyada değiliz ve hayalistan ülkesinde yaşamıyoruz. Yukarıda bahsini ettiğimiz arıza örnekleriyle neredeyse Allah’ın her günü karşılaşıyoruz. Hoşlarına gitmeyen şeyleri ifade etmeye çalıştığınızda, hemen anında saldırıya geçiyorlar. Her türlü yalan, iftira ve zanlara tevessül ederek size çamur sıçratma yarışına giriyorlar.

Allah, hayvanlıktan gelen şu “istibdad-ı mütenevvi” ile zehirlenmiş heriflerin şerrinden bütün ehl-i imanı ve bilhassa Kurân’ın şakirdlerini muhafaza eylesin.

Okunma Sayısı: 1271
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.
(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı