"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Anlatım bozuklukları-9 - Şapka Deyip Geçmeyin-28

Nahit TOPALOĞLU
23 Kasım 2024, Cumartesi
Tamlama Yanlışları

Türkçede ana hatlarıyla iki tür tamlama vardır: isim tamlaması, sıfat tamlaması. Tamlayan unsur sıfatsa, bu tamlama sıfat tamlaması, tamlayan unsur sıfat değilse isim tamlamasıdır. Tamlamanın ilk unsuruna tamlayan, ikinci unsuruna tamlanan denir. Kurallı bir cümlede tamlayan önce, tamlanan, sonra gelir. Her iki tür tamlamada da tamlanan unsur, isimdir.

Faydalı kitap: Sıfat tamlamasıdır. “Faydalı” tamlayan, “kitap” ismi ise tamlanandır.

Türkçe kitabı: İsim tamlamasıdır.Tamlayan vazifesindeki kelime (Türkçe) sıfat olmadığından, bu tamlamaya isim tamlaması deriz. Bir de her iki tamlamanın iç içe olduğu “karma tamlama” vardır: Semtin temiz camisi. “Semtin camisi” isim tamlaması, “temiz cami” sıfat tamlamasıdır. Semtin temiz camisi de karma tamlama.

Sıfat tamlamasında tamlanan(isim), iyelik eki almaz; isim tamlamasında ise alır. Tamlamanın türünü tespitte bu husus önemlidir.

… gül, …ev, …adam, …sofra gibi, tamlananlar iyelik eki almamışsa, bu tamlamalar sıfat tamlamasıdır.

…gül-ü, … ev-i, …adam-ı, …sofra-sı gibi, tamlananlar iyelik eki almışsa, bu tamlamalar isim tamlamasıdır:

beyaz gül / güz gül-ü; geniş ev / düşkünler ev-i; ahlâklı adam / hizmet adam-ı; mükellef sofra / ziyafet sofrası… (Misallerin ilki sıfat, ikincileri ise isim tamlaması)

Tamlama yanlışlarının çoğu, tamlayan olarak sıralanan bazısı sıfat, bir kısmı da isim olan birden çok kelimenin, ortak bir tamlanana bağlanmasından kaynaklanır:

“Çare, kulluğun, insan olmanın, hayat, iman, MÜSLÜMAN, ruh, akıl, vicdan, basîret, ferâset, kalp SAHİBİ olma nimetlerinin hakkını vermekten geçiyor.”

Bu cümlede dokuz tamlayan, ortak bir tamlanana(SAHİB-İ) bağlanmış. Tamlanan “sahib-i” diye iyelik aldığına göre, tamlayanların tamamı isim olmalı, fakat bu dokuz tamlayanın sekizi isim, biri sıfat. İşte kaçınılmaz anlatım kusuru:

Hayat sahib-i (olma), iman sahib-i (olma), akıl sahib-i (olma), ferâset sahib-i (olma)…doğru; fakat Müslüman sahib-i (olma) yanlış. “Müslüman adam”, dediğinizde, tamlanan (adam) iyelik almadı. Niye? Çünkü “Müslüman” lafzı bu ibârede sıfattır. Tamlayan sıfatsa, tamlanan, iyelik eki almaz.

Bazı kelimeler, kullanıldığı yere göre sıfat da olur, isim de. “Müslüman ahlâk-ı” tamlamasındaki Müslüman, sıfat değildir. Nereden anladık? Ahlâk-ı diye iyelik almış bir tamlanana bağlandı.

Demek “Müslüman adam” dediğimizde tamlayan sıfat, “Müslüman iş-i” dersek Müslüman, isim olur.

Hülâsa, sıfat ve isim cinsinden kelimeleri yan yana sıralayıp hepsini tek bir tamlanana bağlarsanız hatâ kaçınılmazdır.

★★★

*Bediüzzaman, toplumun top yekün maddî ve manevî kalkınmanın çaresini Bitlis’te ve iki refikasıyla Bitlis’in iki cenahı olan Van ve Diyarbekir’de tesisini kurmak istediği Camiü’l- Ezher’in kız kardeşi olan…

Bediüzzaman, TOPLUMUN top yekün maddî ve MANEVÎ KALKINMASININ çaresini …

*Dönemin Önde gelen Serbestî, Volkan, Mizan gibi gazetelerde yayımladığı makalelerde Şeriat, Meşrutiyet (Demokrasi), Hürriyet ve istibdadın İslâmî açıdan nasıl anlaşılması gerektiğini izah eder.

DÖNEMİN Önde gelen Serbestî, Volkan, Mîzan   gibi GAZETELERİNDE yayımladığı makalelerde…

Tamlama yanlışlarına sonraki yazımızda farklı misallerle devam edeceğiz.

★★★

Sıra geldi şapka hatâsıyla ilgili Hitâma.

Nurlarda, bir “kalem karıştırma” sebebiyle ortaya çıkan ve mânâyı da bozan şapka hatâsı (Bir benzerini Şapka Deyip Geçmeyin 15’te de göstermiştik):

“…şu Muhakemât isimli eserinin mukaddemesinde, şu ‘ikazıyla’ birlikte, bu ‘Din-Bilim İkilemi’ni giderme, bu ‘düalizm’den kurtulma, hem bir ‘telif”, hem de şu ‘çözüm’ olarak ‘Akıl ile nakil, teâruz ettikleri vakit; akıl, asıl itibar, nakil ise tevil olunur. Ama o akıl ise ‘ÂKIL’ olsa gerektir…’ denilmekteydi.”

Hayır, sayın yazar, öyle DENİLMEMEKTEYDİ. Denilen şuydu:

“… Ama o akıl ise ‘AKIL’ olsa gerektir…”

Fakat siz, nedendir bilinmez, özel bir gayretle kelimeyi mânâyı bozacak şekilde ve de büyük harfle şapkalı olarak ÂKIL diye yazmıştınız.

Nurlarda “ÂKIL” diye geçmiyor kelime. Şapkalı kullanılırsa “Akıllı” mânâsına gelir. “Ama o akıl ise ‘AKILLI’ olsa gerektir…” gibi bir mânâ bozukluğu zuhûr eder.

“Şapka deyip geçmeyin!” nidâmızın sebebi, diksiyon ve mânâ hatâlarını önlemek içindir; olmadık kelimelere şapka koyarak anlamı hele de Nurlardaki mânâyı bozasınız diye değil.

Ne diyorduk: Şapkadan geçin, şapka deyip geçmeyin!

Okunma Sayısı: 1416
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • A. AYDIN

    23.11.2024 17:25:31

    Evet, Üstad'ın dediği gibi "O akıl, akıl olsa gerektir." "Gerçek akıl ise, her zaman doğruyu ve yanlışı ayırt edebilen ve doğruyu seçebilen akıldır." (Thomas Paine) Devam Hocam, devam...

  • Said Yüksekdağ

    23.11.2024 01:10:54

    Allah razı olsun Nahit abim. Yazılarınızdan müstefid oluyoruz. Devam inşâallah 🤲🏻

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı