Önceki yazımızda, kelimelerin adresini muhafaza etmek, yazıda uygun kelime kullanmak üzerinde durmuştuk.
Kelimeyi uygun sırada kullanmamak ise telâfisi daha kolay bir anlatım kusurudur.
Cümle içindeki bir tek kelimenin bile yerini değiştirmek farklı anlamlar, farklı yorumlar ve hükümler meydana çıkarır. Kimi zaman da mantık tutarsızlıklarına sebep olur. Düzgün bir cümlede kelimelerin, cümle akışına ve mânâsına uygun yerlerde kullanılması gerekir. Yoksa ifade değişir; anlatılmak istenen, tam söylenemez.
Bu kabil sehivlerde itiraz, kelimenin kendisine değil, cümledeki sırasına, kullanıldığı yeredir. Kulağından tutup kelimeyi, aynı cümlede münâsip sırasına, uygun yerine çektiğimizde cümle düzelir.
İlk örnek, çok karşılaştığımız klasik bir uyarı levhasından olsun:
• İZİNSİZ inşaata girilmez.
(İnşaatın “izinsiz” olduğu îlân edildiği halde, hiçbir yetkilinin bu îlân üzerine işlem yaptığı da duyulmamıştır.)
İnşaata İZİNSİZ girilmez.
• Susan kaçabilir mi İNSAN zamandan, hakikatten ve kendisinden?
Hanım yazarımız, ihtimal dikkatsizlikten, olmayacak bir hata yapmış.
Susan İNSAN, kaçabilir mi zamandan, hakikatten ve kendisinden?
• Okulu bitirince DOKTOR OLARAK doğduğu kasabada çalışmaya başlamıştı.
Okulu bitirince doğduğu kasabada DOKTOR OLARAK çalışmaya başlamıştı.
• İdare, HENÜZ yarın ders yapılıp yapılmayacağını bildirmemişti.
İdare, yarın ders yapılıp yapılmayacağını HENÜZ bildirmemişti.
• Ne için yaşıyoruz sualini dâima kendine sorar, zira bu mesele, herkesin EN BÜYÜK cevaplaması gereken sorusudur.
Ne için yaşıyoruz sualini dâima kendine sorar, zira bu mesele, herkesin cevaplaması gereken EN BÜYÜK sorusudur.
• Otobüsümüz YOĞUN SİS YÜZÜNDEN karşıdan gelmekte olan kamyonla çarpıştı.
Otobüsümüz karşıdan gelmekte olan kamyonla YOĞUN SİS YÜZÜNDEN çarpıştı.
• İstişârelerde ÇEKİNMEDEN düşünceler dile getirilmeli.
İstişârelerde düşünceler ÇEKİNMEDEN dile getirilmeli.
• YENİ eve gelmiştim ki dışarıda bir kızılca kıyamet koptu.
Eve YENİ gelmiştim ki dışarıda bir kızılca kıyamet koptu.
• Hırs, İSLÂM DÎNİNİN BEŞ ŞARTINDAN BİRİ, hem belâların def’ine, hem de berekete vesîle olan zekâtın da verilmesine çoğu insanlarda engeldir.
Hırs, hem belâların def’ine, hem berekete vesile hem de İSLÂM DÎNİNİN BEŞ ŞARTINDAN BİRİ olan zekâtın da verilmesine çoğu insanlarda engeldir.
• HER yolda kalan insana yardım etmeliyiz.
• Yolda kalan HER insana yardım etmeliyiz.
• KAVRAM ve ANLAMLARIN insan ve toplum hayatı için fark edilmesi hayatî önem arz eder.
İnsan ve toplum hayatı için
KAVRAM ve ANLAMLARIN fark edilmesi hayatî önem arz eder.
• Ayrıca BÂZI Cumhuriyet ilk dönemi bağnaz düşünürlerinin iddia ettiği gibi…
Ayrıca Cumhuriyet ilk dönemi BÂZI bağnaz düşünürlerinin iddia ettiği gibi…
• Ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış ÜLKEMİZİN belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
ÜLKEMİZİN ekonomik ve sosyal yönden geri kalmış belli bölgelerine kalkınmada öncelik tanınacak.
• Eğitim, EN ETKİLİ televizyonla verilir.
EN ETKİLİ eğitim, televizyonla verilir.
• Haber programları Gazze’de tekrar tekrar VURULAN sivilleri gösteriyor.
Haber programları Gazze’de VURULAN sivilleri tekrar tekrar gösteriyor.
• Nasıl ki BİR PARÇA İHLASLI AMEL batmanlarla ihlassız amele denk gelmiyor…
Nasıl ki batmanlarla ihlassız amel, BİR PARÇA İHLASLI AMELE denk gelmiyor…
• …ACELE ve KISA BİR Ulucâmi’de namaz molası verip, oradan da ayrılıp, Cizre’ye geldik.
… Ulucâmi’de ACELE ve KISA BİR namaz molası verip, oradan da ayrılıp, Cizre’ye geldik.
• Bediüzzaman’ın gazete ile alâkası gençlik yıllarına kadar uzanır. 1900’lerin başında İLİMDEKİ VUKUFİYETİ SEBEBİYLE konağında kaldığı Van Valisi Tahir Paşa kendisine bir gazete haberini okur.
Mevzuya âşinâ olanlar, anlatılmak isteneni bilir elbet. Fakat Bediüzzaman’ın târihçe-i hayâtını bilmeyen biri bu cümleyi okuduğunda şöyle düşünse haksız mı? Hiç de değil:
“Bediüzzaman, Tahir Paşa’nın konağında kalıyor, çünkü Tahir Paşa sıradan biri değil, ilimde vukufiyeti olan kişidir. Bediüzzaman da bu sebepten onun konağında kalmayı kabul etmiş demek.”
Bir cümleyi kurarken sadece zihnimizdeki düşünceyi değil, kurduğumuz cümlenin zihnimizde tasarladığımızla tam örtüşüp örtüşmediğini de kontrol etmeliyiz.
Cümle şu şekilde tertip edilseydi, yanlış yoruma kapanmış, anlatılmak istenenle ifade edilen, tetabuk etmiş olurdu:
“Bediüzzaman’ın gazete ile alâkası gençlik yıllarına kadar uzanır.1900’lerin başında Van Valisi Tahir Paşa, İLİMDEKİ VUKUFİYETİ SEBEBİYLE konağında misafir ettiği Bediüzzaman’a bir gazete haberini okur.“
•••
Peki şu soruya nasıl cevap verirdiniz? Fakire sorulmuştu:
Nurlarda geçen şu ifadelerde bir anlatım pürüzü yok mu? Kelimelerin her biri uygun sırada mı kullanılmış?
“Ben susuzluktan ölsem, yağmur hiçbir daha dünyaya gelmesin. Eğer ben görmezsem bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun.” ESDE S.256
“Ben susuzluktan ölsem, hiç yağmur bir daha dünyaya gelmesin. Eğer ben görmezsem bir saadeti, dünya istediği gibi bozulsun.” Tarihçe-i Hayat s.110
Sorunun cevabını, isteyen yorum köşesine yazsın, isteyen e postama da yazabilir.