Nasreddin Hoca katıldığı bir yarışta eşeğe ters binmiş, aheste aheste gitmektedir. Hocanın eşeğe ters bindiğini gören seyirciler sorar: “Hoca, hoca. Böylesine çekişmeli bir yarışta, eşeğe neden ters bindin?”
Hoca eşeğin üstünde, kendinden emin bir şekilde soruyu cevaplar: “Arkamdan gelenleri rahatça göreyim diye…”
Bugünkü köşe yazımız Nasreddin Hoca’nın eşeğinin hızı hakkında olacak.
Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, Anadolu Yayıncılar Federasyonu’nun bir programında gazetecilerin sorularını cevaplandırdı.
İnternet hızı hakkında konuşan Uraloğlu şunları söyledi: “Ortalama 80 megabit hızında internet verebiliriz. ama abonelerin isteği 35 megabit düzeyinde” dedi.
Bakan Uraloğlu’nun bu sözleri kısa sürede sosyal medyada viral oldu. Ardı ardına internet hızı ölçüm sonuçlarını paylaşan kullanıcıların internet hızlarının ortalama 8-10 megabit seviyesinde olduğu görüldü.
Nitekim objektif veriler de kullanıcıları doğruluyor. Teyit.org’un Eylül 2024 tarihli haberine göre Türkiye, sabit internet indirme hızında 161 ülke arasında 111. sırada bulunuyor.
“Paramız yok, altyapıya yatırım yapamıyoruz” diyemeyen Bakan Uraloğlu, “halkımız düşük hız istiyor” dedi ve Bakanın bu sözleri “fantastik iktidar yalanları” arasındaki yerini aldı.
Hız konusu böyleydi. Gelelim, fiyatlara.
Teyit.org’un yukarıda bahsini ettiğimiz haberine göre Türkiye, işçilerin asgarî ücretine oranla internet fiyatlandırması pahalı olan ülkelerden biriymiş.
Hız konusunda abonelerin isteğine kulak veren(!) Bakan Uraloğlu, fiyat konusunda maalesef aynı duyarlılığı göster(e)miyor.
Ne yazık ki ülkemizde internet ve GSM sektöründe bir tür tekelleşme mevcut ve devlet bu tekelleşmenin önüne geçemiyor. Belki de geçmek istemiyor!
İnternet ve konuşma fiyatları çok pahalı. Abonelerin “ben daha ucuz bir paket istiyorum” talebi, bu şirketlerce “bundan ucuzu yok” diyerek reddediliyor.
Tarifesi biten müşterisine aynı hizmeti vermeye devam etmek için iki-üç kat fiyat çeken bu şirketler, hattını ya da ev internet paketini kendisine taşıyan rakip şirket müşterilerine ise aynı hizmeti yarı fiyatına(!) veriyor.
Ucuza hizmet almak isteyen aboneler de bu şirketler arasında mekik dokuyor ve kapı kapı dolaşıyor.
Peki yok mu Bolu Beylerine karşı duracak bir Koç Köroğlu?
Geçtiğimiz aylarda ortaya atılan bir iddiaya göre, Türkiye’nin dördüncü operatörü olan Netgsm, abonelerine uygun fiyatlar sunuyormuş. Üstelik Netgsm, bu ucuz hizmeti, büyük mobil işletmecilerden birinden aldığı baz istasyonu hizmeti sayesinde veriyormuş.
Netgsm’in abone sayısı artmaya başlayınca, bu büyük mobil işletmeci, Netgsm’den aldığı ücreti 15 kat arttırmış. Hatta Netgsm’in bazı abonelerinin baz istasyonuna erişimini engellemiş.
Netgsm de konuyla ilgili BTK’ya şikâyette bulunmuş, ama hiçbir netice elde edememiş.
Dedikodunun doğruluk seviyesi ve son durum hakkında bir bilgimiz yok. Çünkü konuyla ilgili haberler bir ay önce bıçak gibi kesilmiş!
Üzülerek ifade edelim ki Türkiye’deki GSM şirketleri, hikâyemizdeki Nasreddin Hoca gibi eşeğe ters binmiş, aheste aheste para kazanıyorlar. Eşeklerinin hızı yavaş. Bir de eşeğin üstüne ters binmek suretiyle göz göre göre kurallara aykırı davranıyorlar.
Buna rağmen bu yarışta kimse onları her nedense(!) geçemiyor ve arkalarından gelenleri keyifle seyre dalıyorlar.
Yani bu devir Köroğlu’nun değil Bolu Beyinin devri olmuş.
Neydi o söz, ne icat olmuştu da ne bozulmuştu?