Aslında Risale-i Nur’ların her biri birer billur kâse gibidir. İçi nurla doludur. Dışı bu nurların parıltısıyla parlar. İçi dışı nur! İçi dışı billûr!
Her derdinize çare Risale-i Nur’da vardır. İster başınız ağrısın, ister gözünüz. Abartmıyorum. İster ruhunuz sıkılmış, ister moraliniz bozuk olsun, ister aklınız fikriniz darmadağınık olsun; Risale-i Nur okuyunca toparlanır, kendinize gelirsiniz.
Öyle ‘kelimelerini anlamıyorum, cümleleri bana yabancı geliyor’ falan demeyin. İnanın; kendinizi ona verdiniz mi, o da kendini size veriyor. O nazlanmıyor. Yeter ki siz nazlanmayın! O size uzak değil, yeter ki siz ona uzak durmayın! O size küsmez; yeter ki siz ona küsmeyin. Biz kendi sıkıntımızı karşı tarafta sanırız. Oysa hiç de öyle değil. Sıkıntı tamamen bizde. Biz okumuyoruz. Biz müstağni davranıyoruz. Biz her şeyi biliyormuşuz gibi yapıyoruz. Aslında okuduğumuzda ne kadar bilmediğimizi anlıyoruz.
İşte Risale-i Nur böyle bir şey! Okumadan, ondaki bilgiler bize gelmez.
Asâ-yı Musa
Risale-i Nur eserlerinden birisi Asâ-yı Musa’dır. Asâ-yı Musa: Musa aleyhisselamın asası. Musa Aleyhisselamın asası mucizevîdir. Bazen asa ile davarına ağaç dalları çeker ve yaprak indirir. Yere koysa yürüyen bir yılan olur.1 Alınca asa olur. Kızıldeniz’e işaret etse, Kızıldeniz aşkından iki parça olur. İçinden Musa Aleyhisselam kavmi ile birlikte geçip gider.2 Ardından Firavun aynı yolu takip edince deniz kavuşur, Firavun’a ve ordusuna mezar olur. Tur dağında nur olur, ışık olur, yol gösterir Musa Aleyhisselam’a.
Asayı kayaya vurunca kayadan on iki gözlü su fışkırır.3 Asayı göğe doğru uzatınca yağmur yağar, dolu yağar. Hadislerin işaret ettiği şekliyle, Hazret-i Musa’nın (as) mucizeli asası ahir zamanda yeniden ortaya çıkacak, dabbetul’arzın yanında yer alacak, mü’minlerin yüzlerini aydınlatacak, Hazret-i Süleyman’ın mührü ile kafirlerin yüzlerine damga basacak, mü’min ile kâfir böylece kolayca birbirinden ayırt edilecektir.4
Bu hadiste görüldüğü gibi teşbihli bir anlatım var. Bediüzzaman’ın Asâ-yı Musa’sının böyle bir arka zemini bulunmasın! İşte size mü’minlerin yüzünü ve ruhunu aydınlatan kerametli bir Asâ-yı Musa!
Asa-yı Musa (as) Okuyucusunu Bekliyor
Musa Aleyhisselam’ın Asası gibi. Çorak topraklardan su çıkaran… Kızıl denize dalan kızıl nurlar çıkaran ve küfür dünyasını paramparça eden… Okuyucusunun içine nur serpen, ışık serpen… Bilmedikleri soruları çözerek aydınlatan… Ejderha gibi yürüyerek küfrü korkutan ve küfrün belini kıran bir nur var çağımızda. Bu nur herkese lazım.
Asâ-yı Musa İki kısımdır. Birinci Kısımda Denizli Hapsinin bir meyvesi olan Meyve Risalesi var. İmanın harika meyveleri bu risalede. Herkesin anlayacağı bir dil ve herkesin kulağına hoş gelen bir üslup. Ahiretin olup olmadığını başta Allah’tan soruyoruz. Allah’ın varlığını da dünyadan, göklerden, fenlerden soruyoruz.
Aldığımızı cevaplar harika! Aldığımız cevapları nefyeden bir düşünce görmedi bu dünya şimdiye kadar.
İkinci Kısım’da Hüccetullahil-Baliğa risalesi var. İmanın herkesi, her felsefeyi, her düşünceyi, her küfrü alt eden keskin delilleri ve hüccetleri bu kısımda ele alınıyor. Bu kısımdaki On Bir Hüccet küfür dünyasına meydan okuyor. Bu meydan okumalara da şimdiye kadar cevap veren çıkmadı.
On Bir Mesele ve On Bir Hüccetle bu risale tam bir Asa-yı Musa (as) olarak okuyucusunu bekliyor.
Dipnotlar:
1- Neml Suresi: 10
2- Şuara Suresi: 63
3- Bakara Suresi: 60
4- Tirmizî, “Tefsîr”, 28; Müsned, II, 295, 491