Geçtiğimiz 3-4 Aralık’ta Antalya’da gerçekleştirilen 2. Gençlik Şûrâsı’na davet üzerine katıldım.
Türkiye genelinden 40 kadar genç kardeşimizin iştirak ettiği Şûrâ’da dijital yayıncılık, yurtdışı hizmetler ve sosyal çalışmalar vb. başlıklarda fikir teatisinde bulunuldu.
Şûrâ’nın yapılması önemli. Çünkü seçim sath-ı mahalline giren ülkemizde hem siyasî partilerin hem de diğer toplumsal unsurların büyük çoğunluğunun günümüz gençliğine yönelik politika ve projeleri neredeyse yok denecek kadar az. Olanların da bugünün genç kuşağına ne kadar hitap edebildiği tartışmalı. Ana akım Risale-i Nur hareketi Yeni Asya’nın, gençleri bir yıl içinde 2. defa toplayarak, gençleri gençlerden dinlemek, onların talep ve önerilerini dikkate almak gibi önemli bir farkındalığı ortaya koymasına hep birlikte şahit olduk. Elbette Şûrâ’da gençlerin aldıkları kararların hayata geçirilmesi önem arz ediyor. Yeni Şûrâ’ların yapılarak, gençlik tabanının daha bilinçli şekilde muhtelif mekanizmalarda yer alması ve temsil edilmesi de en büyük taleplerden. Antalya’nın ev sahipliği ise, takdire şâyan.
Aslında Gençlik Şûrâsı’nda, açılış konuşmalarından biri de bendenize aitti. Gençlere daha fazla konuşma zamanı ayırma adına, kısa tutulan açılış konuşmaları da yine gençlerle ilgiliydi. “Kuşaklar, Türkiye’de Gençlik ve Z Kuşağı” günümüz gençliğini izah etme önemli.
Kuşak kavramı sosyolojinin temel kavramlarından. Toplumların çeşitli özellikleri hakkında yapılan araştırmalarda, geleneklerin ve alışkanlıkların muhtelif açılardan değerlendirilmesinde kuşak kavramına sıklıkla başvuruluyor. En genel tanımıyla kuşak (nesil/jenerasyon) “toplumun yaklaşık olarak aynı zamanlarda doğan üyelerinden oluşan yaş grupları”nın tanımlanmasıdır. Orhan Hançerlioğlu’na göre “yakın yıllarda doğan ve benzer koşullarda yaşayan insanlar” tanımlaması da kuşağı ifade ediyor.
Sosyolog Karl Mannheim, “aynı kuşaktan insanların, kendilerinden önceki kuşaklara göre dünyaya nasıl çok farklı biçimlerle bakabileceklerini” anlatırken yaş yakınlığının insanlar üzerinde oluşturduğu ortak bilince dikkat çekiyor. Mannheim, her kuşağa özgü deneyimlerin toplumsal değişimde oynadığı role de temas eder. Doğum yıllarının yakın olması kuşağın üyelerini birbirine her yönüyle olmasa bile bazı yönlerden yaklaştıran bir özelliktir. Bunun nedeni, yakın yıllarda doğanların benzer toplumsal koşullardan geçmesi, benzer olaylara tanıklık etmesi ve bunun sonucu olarak da benzer duyarlılık ve tavırlar geliştirmesi, hatta kimi zaman olaylar karşısında benzer tepkiler göstermesidir.
Ancak birbirinden uzak yıllarda doğanlarda da dünyaya bakış açısında farklılıklar mevcuttur. Birbirinden uzak yıllarda doğanlarda görülen anlayış, fikir, tutum, davranış, yaklaşım, psikolojik, sosyolojik, siyasi, ekonomik vb. farklılıklar ise, kuşak çatışması ile açıklanmaktadır. Kuşak çatışması da, bir kuşağın kendisinden önceki kuşakla düşünce, eylem, anlayış vb. konularda farklılaşmasıdır.
Bediüzzaman Said Nursî de sosyal bilimlerdeki “kuşak/jenerasyon” yerine “nesil” kavramını kullanıyor. Nursi, kuşak tanımlamasını “hem herkesin bu dünyada koca bir dünyası (herkesin kendisini tanımladığı kuşak) var. Adeta insanlar adedince dünyalar birbiri (kuşakların yakınlığı, benzerliği) içine girmiş. Fakat herkesin hususi dünyasının direği (bulunduğu farklı kuşak) kendi hayatıdır” (Gençlik Rehberi, s. 80). diye ifade eder.
-Devam Edecek-