Rusya’nın Sovyetler Birliği sonrasında, Ortadoğu ve Afrika’ya ilgisi her geçen gün artıyor. Bu ilgi siyasî, ekonomik, askerî ve enerji alanlarında yoğunlaşıyor.
Suriye ve Libya’da askerî unsurları bulunan Rusya’nın bir müddettir Sudan üzerinden Kızıldeniz’de üs anlaşması arayışının sürdürdüğü haberleri uluslararası kulislerin gündeminde. Sudan hükümetinin Rusya’yla 11 Şubat 2023’te Kızıldeniz kıyısında bir donanma üssü inşa etme anlaşmasını değerlendirdiğini Sizlere arz etmiştim (Yeni Asya, 18.02.2023, Rusya da Ortadoğu ve Afrika’da Etkinlik Arayışında).
Elbette Rusya, ardıl devleti (successor state) Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’ya yönelik dış politikasını büyük ölçüde devraldı. Ancak Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı işgale başlaması, hem Batı’da hem de uluslararası ilişkilerde Moskova’nın Kore Savaşı’nda (25 Haziran 1950-27 Temmuz 1953) ve Küba Füze Krizi’ndeki (16 Ekim 1962-29 Ekim 1962) pozisyonunu hatırlattı.
Ukrayna’daki işgali, Suriye ve Libya’da askerî unsurlarını bulundurması ile Sudan’la askerî üs anlaşması süreciyle eş zamanlı olarak Rusya, Ortadoğu’yla da ilişkilerini geliştirmenin yollarını arıyor. Soğuk Savaş döneminde, Sovyetler Birliği’nin Ortadoğu’yla yani Arap dünyasıyla da ilişkileri mevcuttu. Dolayısıyla Sovyetler Birliği’nin halef devleti (predeccessor state) Rusya’nın bu ilişkileri, özellikle enerji hususunda daha da ilerletme niyeti görülüyor. Rusya’nın Ortadoğu-/Arap dünyasına yönelik ilişkilerini anlamak için yakın geçmişteki politikalarına değinmekte fayda vardır.
Sovyetler Birliği İkinci Dünya Savaşı sonrasında Cezayir, Mısır, Irak, Libya, Güney Yemen ve Suriye’deki “ilerici ve sosyalist eğilimli rejimlerle bağlar kuruyordu ve bu rejimlere muhtelif destekler veriyordu”. Buna karşılık Kuveyt, Suudi Arabistan, Bahreyn, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri, Umman gibi petrol üreticisi Körfez Monarşileriyle ilişkileri olumsuz seyrediyordu.
Sovyetler Birliği’nin 1979’da Afganistan’ı işgali üzerine, Suudi Arabistan’dan Sovyet güçlerine karşı savaşmak için Afganistan’a gidenleri destekleyen Suud yönetimi vd. Körfez ülkeleriyle Moskova’nın ilişkileri daha da geriledi. Hatta gerileyen ilişkiler, ABD’nin Merkezî İstihbarat Ajansı’nın (CIA) Şubat 1980’de “Sovyetlerin Afganistan İşgaline Dünya Çapında Tepki - Bir İstihbarat Muhtırası” (Worldwide Reaction to the Soviet Invasion of Afghanistan An Intelligence Memorandum) başlıklı raporunda belirtiliyor.
Afganistan’daki işgal, Sovyetler’in Körfez ülkeleriyle ilişki düzeyini düşürse de, Moskova’nın petrol üreten Arap ülkeleriyle karmaşık ilişkileri de bulunmaktaydı. Yani Sovyet-Arap ilişkileri “petrol üretim stratejileri üzerine bina edilirken, yine bu ülkelerle işbirliği ve rekabet arasında gelgitler yaşanmaktaydı”. Bu durum Sovyetler’in, OPEC’in (Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü) lideri konumundaki Suudi Arabistan’la ilişkilerinde dönem dönem “dostluk ve yabancılaşması”na sebebiydi.
Sovyetler Birliği’nin 1991’de dağılmasının ardından, Rusya, Suudi Arabistan da dahil olmak üzere OPEC üyesi ülkelerle politikasında net bir argümandan o gün için yoksundu. Siyasî-idarî çöküşteki ve ekonomik krizleri yaşayan Sovyet sonrası Rusya’sı hakkında, Riyad yönetiminin Moskova’nın OPEC’le işbirliğine ilgisi yetersizdi.
Rusya’nın Müslüman Çeçenistan’la savaşmasıyla (Birinci Çeçenistan Savaşı 11 Aralık 1994-31 Ağustos 1996), “Moskova, Riyad’ın Çeçenleri desteklediğinden ve ayrılıkçılığa kışkırttığından şüpheleniyordu”. Ayrıca bazı Suudiler’in ve Arap dünyasından savaş alanına gidenlerin, Çeçenler’in safında Ruslar’a karşı savaşması ile Çeçenistan için Arap ülkelerinde yardımlar toplanması gibi gelişmeler, Rusya’yı Araplardan uzaklaştırdı.
Bir anlamda Sovyetler Birliği ile Ortadoğu/Arap dünyası arasındaki 1979 Afganistan Savaşı’ndaki kırılgan ilişkiler ağı, 1994-1996’daki Birinci Çeçenistan Savaşı’nda da Rusya için geçerliydi.
-Devam edecek-