Uluslararası toplumun ve ABD kamuoyunun uzun süredir gündeminde yer alan ABD başkanlık seçimleri, nihayet 5 Kasım 2024’te gerçekleştirildi ve seçimleri Donald Trump kazandı.
Trump 4 yıl önce kaybettiği seçimi için çağrı yaparak destekçilerinin 6 Ocak 2021’de “ABD Kongre binasında şiddetli bir ayaklanmayı tetiklemekten, varlıklarını şişirmekten, 1996’da köşe yazarı E. Jean Carroll’a cinsel tacizde bulunmaktan ve muhtelif tarihlerdeki eyalet seçimlerine müdahalelerden” vb. suçlamalardan hüküm giymişti.
Trump 1892’den beri hüküm giyen ve seçimleri ikinci defa kazanan ABD başkanı üvanını da aldı. Seçimleri 1892’de ikinci kez kazanan ilk ABD başkanı ise, Grover Cleveland.
İkinci Dünya Savaşı’nın son senesinde ABD Başkanı Franklin D. Rosevelt ile ilk Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz bin Abdurrahman’ın 14 Şubat 1945’te Süveyş Kanalı’nda ABD savaş gemisi USS Quincy’deki görüşmelerinin gündemi de dünya ve Ortadoğu’nun karmaşık ilişkiler dönemine diplomasi yoluyla çözüm aramaktı. Bu hususta her iki lider USS Quincy’de anlaşarak diplomasiye öncelik vermişlerdi.
Ortadoğu’da İsrail’İn Gazze’yi işgali ve savaşı Lübnan’a genişletmesi, İsrail-İran’ın birbirlerine füze saldırıları ve İran’ın Hizbullah başta olmak üzere “Direniş Ekseni” tabir edilen silahlı vekil gruplarının eylemleri, Ukrayna’daki savaş, İran’ın nükleer güç çalışmaları vb. önemli sorunlar Trump’ın masasında bekliyor.
Trump, birinci başkanlık dönemindeki ilk yurt dışı ziyaretini Mısır Cumhurbaşkanı Abdülfettah El-Sisi’nin de hazır bulunduğu Suudi Arabistan’a yapmıştı. Ancak Trump’ın İsrail yanlısı tutumu, İsrail’in başşehrinin Kudüs olduğu iddiasıyla ABD ve diğer bazı devletlerin büyükelçiliğinin buraya taşınmasını sağlaması, Birleşik Arap Emirlikleri ve Bahreyn’in İsrail’le Beyaz Saray’da İbrahim/normalleşme Anlaşması imzalamaları, Suudi Arabistan’ın anlaşma imzalamadan İsrail’le normalleşmesi gibi gelişmelerin hepsi Trump’ın birinci döneminde gerçekleşti.
Bununla birlikte Barack Obama döneminde 2015’te imzalanan İran Nükleer Anlaşması kapsamında, İran nükleer faaliyetlerini sınırlamayı kabul ederek, ekonomik yaptırımların kaldırılması karşılığında, Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı’nın denetimlerine izin vermişti. Ancak ABD’nin 2018’de Anlaşma’dan çekildiğini duyurması da Trump’ın birinci dönemindeydi.
Bir de Trump’ın 27 Eylül’de seçim sürecinde “eğer seçilirsem Ukrayna’daki savaşı sonlandıracağım” ifadeleri, AB makamlarınca 29 Ekim’de Trump’ın seçimleri kazanması hâlinde, Ukrayna’nın kendi başına bırakılacağından endişelendiklerini belirtmelerine neden oldu. Şimdi Ukrayna konusunda hem başkan seçilen Trump’ın hem de onun karşısında AB’nin alacağı pozisyon merak ediliyor.
Hatırlanacağı üzere Trump’ın birinci başkanlık döneminde, Ocak 2019’da Çinli firma Huawei’yi casusluk yaptığı iddiasıyla ABD’deki faaliyetini yasaklamıştı. Buna karşılık Çin de, ABD’ye teknolojide kullanılan değerli elementlerin ihracını durdurarak cevap vermişti. Yeni Trump yönetiminin Çin’e yönelik tutumu da merak edilenler arasında.
Yine Trump’ın seçim sürecinde ABD iç kamuoyuna yönelik “vergileri düşüreceği ve göçmenlere geçit vermeyeceği” vaatlerini, pratiğe nasıl dönüştüreceği takip edilecektir.
Ülke çapındaki oyların yüzde 23’üne sahip Evanjelik Hıristiyanlar 2016 ve 2020 seçimlerinde olduğu gibi, 2024 seçimlerinde de Trump’ı desteklediler. Evanjelik yazar Frank Schaeffer 4 Eylül’de “İsrail’e tam destek veren Trump’ı seçimlerde destekleyeceklerini bildirmişti. Böylece Trump’ın bir kez daha kazanmak için “siyasal Hıristiyanlığı” kullandığı görülüyor.
Trump’tan ilk beklenilen, birinci dönemindeki gibi sert/saldırgan değil, Rosevelt ve Abdülaziz bin Abdurrahman gibi diplomasiyi tercih etmesi bekleniyor.