"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Kutsal İşgal belgeselini izledim

Sami CEBECİ
22 Ocak 2025, Çarşamba
Bediüzzaman Hazretlerinin “Âlem-i İslâma indirilen darbelerin en evvel kalbime indirildiğini hissediyorum.” dediği gibi, kutsal işgal belgeselini izlerken, Filistinli din kardeşlerimize indirilen zalimce darbelerin, kalbimin en derin köşelerine indirildiğini hissetim ve kahrımdan âdeta öldüm.

Yabancı bir ajansın ekibi tarafından çekilen videolarda, dünyanın çeşitli devletlerinden getirilen ve Filistin topraklarına yerleştirilen Yahudîlerin, yerleşimci adı altında, Filistin halkına ait evleri ve toprakları nasıl onlardan çalınıp işgal edileceği, kan dökmek gerekiyorsa nasıl öldürüleceklerinin usulleri öğretiliyor ve talim ediliyordu. Gerçekten dehşet içinde kaldım.

Yerleşimci adı altındaki bu işgalci ve gaspçı insanlar, özellikle Filistin topraklarını, Tanrının Tevrat’ta vaad ettiği kutsal topraklar olarak görüyor, Filistinlileri ise, onlara ait olmayan bu topraklarda işgalci olarak görüyorlardı. Verilen eğitim seminerlerini dikkatle dinlediğimde, Yahudî milletinin en üstün ırk olduğu söyleniyor, diğer insanların kendilerine hizmet etmek üzere yaratılmış mahlûklar olduğu, özellikle Filistinlilerin insan görünümlü hayvanlar olduğu anlatılıyordu. Filistin topraklarında haksız olarak yaşayan bu mahlûkların, başka ülkelere sürülmesi ve kalmakta direnenlerin ise, hiçbir gerekçe aramadan öldürülmesi kendilerinin hakkı olduğu söyleniyordu. Bu seminerlerde daha neler söyleniyordu neler. Dinledikçe küçük dilimi yutacağım sandım. Asırlardan beri bu topraklarda yaşayan Filistinli Arap din kardeşlerimiz için her türlü acımasız zulümler onlar için normaldi. Yaptıkları acımasız zulümlerine din kılıfı giydirmişlerdi. Gazze’de ve Batı Şeria’da yapılan vicdansızca yapılanları gördükçe, “Bunlarda hiç merhamet ve vicdan duygusu yok mu?” diye, boşuna soruyormuşuz. Bu yaptıklarını “Tanrının” kendilerine verdiği bir hak olarak görüyorlar. Orijinal metni ortadan kaybolmuş ve kendi keyiflerince istedikleri şeyleri ayet diye uydurarak Allah adına yalan söylenmiş Tevrat’ı kendilerine dayanak gösteriyorlar.

Belgeseli yapan ekip, arabalarına aldıkları bir işgalci Yahudî ile yol alırken, işgalci ve gaspçı Yahudî diyor: “Şu gördüğünüz tepelere önce ileri karakollar kuruyoruz. Değişik ülkelerden getirilen Yahudîleri buraya yerleştiriyoruz. Onlara, askerî üniformalar ve silahlar vererek İsrail askerî görüntüsü veriyoruz. Sonra, silâh ve atış talimleri yaptırarak nasıl insanları öldüreceklerini öğretiyoruz. Daha sonra yakın köylere giderek oralarda yerleşik Filistinlilerin su depolarını tahrip ederek ve evlerini yıkarak oraları yaşanmaz hâle getirip kaçmalarını sağlıyoruz. Gitmeyenleri de çekinmeden ve acımadan öldürüyoruz. Çünkü, bu topraklar sadece bizim.” diyordu. Yol güzergâhında böyle kurulmuş birçok ileri karakollardan geçtiler. Son bir karakola geldiklerinde, oradaki yetkili olan biri aşağıda eğitim görenleri göstererek “Sakın bunların videolarını çekme! Bunlar, Filistinlileri buralardan nasıl süreceklerini ve gitmeyenleri nasıl öldüreceklerinin eğitimini alıyorlar.” dedi. Halbuki, gizli kamera ile bütün yaptıkları alınıyordu. Birden o adam durdu ve “Siz, bizden biri değilsiniz. Niçin bu belgeseli yapıyorsunuz? Siz hainsiniz, defolun gidin buradan!” diyerek, oradan kovdu. Daha sonra, yaptığı röportajı sosyal medyada paylaşarak, program yapımcılarını hain olarak lanse etti.

Aynı ekip El Halil şehrine geldiler. Sokaklar alabildiğine sessizdi. Kimse dışarıya çıkmaya cesaret edemiyordu. Programcı adam “Bu insanlar kendi oturdukları şehirde âdeta mahpus gibi olmuşlar.” diye konuşuyordu. Bu esnada, on beş kadar üniformalı ve silahlı adam bir eve girip, çocuklardan bazılarını alıp götürürken birisi de bağırıyordu: “Pis Araplar! Def olun gidin buradan! Buralar bizim topraklarımız. Sizler burada işgalcisiniz. Terk edin gidin buraları. Nereye giderseniz gidin. Etraf Müslüman devletlerle dolu. Gitmeyenlere de biz ne yapacağımızı biliyoruz.” Adam avazı çıktığı kadar bağırıyordu. Götürdüğü çocukların akıbeti ise ya İsrail hapishaneleri ya da meçhul bir çukura gömülmekti. Zavallı Filistinlilerin yapacak hiçbir şeyleri yoktu ve sadece açlık ve yokluklar içindeki acı dolu halleriyle acı sonlarını bekliyorlardı. İsrail devleti içinde yaşayan Hristiyan Arapların durumu da nihayet böyle olacaktı. Bu adamların, Yahudî olmayanlar hakkındaki inançları aynı idi. İki milyon kadar olduğu bilinen Arap nüfusu da aynı akıbet bekliyordu. Bu topraklar, Yahudîlere göre sadece kendilerine aitti.

İşte, her gün gerçekleşen bu dehşetli tablolar devam edip gidiyordu. Dünyaya demokrasi, insan temel hak ve hürriyetleri dersi veren Batılı devletler, bütün bu olan bitenlerden haberi olduğu hâlde, bu hak ihlâlleri karşısında sessizliğini korumanın ötesinde, zalim İsrail devletine para, silâh ve bombalar vererek bu katliam ve soykırıma destek veriyorlardı. Bu durum iki yüzlülüğün ötesinde çok daha farklı bir şeydi. Elli yedi İslâm devleti ise, bu mevcut dehşet ve vahşet manzarası karşısında sadece toplanıyor ve dağılıp gidiyorlar. Ne kadar acı bir durum! Eğer İslâm birliği kurulmuş olsaydı, kimse bu mezalime cesaret edemezdi.

Okunma Sayısı: 338
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı