Tarih boyunca bulundukları her yerde fitne ve bozgunculuk yapan Yahudîler, Hz. Davut (as) ve oğlu Hz. Süleyman (as) zamanında yetmiş beş yıl süren Kudüs ve civarındaki krallıktan sonra, o zamanın en kudretli devleti olan Babil devleti tarafından sona erdirildi, Süleyman Tapınağı yerle bir edildi ve Yahudî topluluğu da dünyaya dağıldı ve bir daha iki bin iki yüz yıl boyunca devlet kuramadılar.
2. Abdülhamid Han döneminde, Theodor Herzl tarafından kurulan dernek ve Haham başı Yahudî Emanuel Karasu tarafından Filistin topraklarından bir kısmı satın alınmak istendi fakat Abdülhamid Han “Benim ecdadım bu toprakları kanlarıyla almıştır. Bizim parayla satılacak topraklarımız yoktur.” diyerek reddetti. Ancak, hedeflerinden hiçbir zaman vazgeçmeyen Siyonistler, 31 Mart 1909 isyanından sonra tahttan indirilen 2. Abdülhamid’e tebliği sunulurken, mevcut heyet içinde Yahudî Emanuel Karasu da vardı.
1. Dünya Savaşı’nda mağlûp sayılan Osmanlı devletinin sahibi olduğu Filistin topraklarına, İsrail devletinin kurulması için söz veren İngiliz devleti, bu vesileyle hem Yahudîlerden kurtulmak, hem de Orta Doğu petrollerini kontrol edip sömürmek gibi maksatlar güdüyordu.
Aradan geçen bir hayli zamandan sonra nihayet 14 Mayıs 1948 tarihinde İsrail devleti, Orta Doğunun kalbine saplanan bir hançer gibi kuruldu. Fakat, bu devletin kurulmasından bu yana Orta Doğu devletlerinin hiçbirinde huzur namına bir şey kalmadı. Dünyada sınırları belli olmayan tek devlet İsrail’dir. Kurulduğu günden bu yana sınırlarını kırk kat büyütmüş ve sürekli etrafındaki devletlere saldırarak büyümeye devam etmektedir. Tahrif ettikleri Tevrat’ta kendi uydurdukları ilave ayetlerde “Vaad edilmiş topraklar.” masalıyla, Nil’den Fırat Nehri’ne kadar çok geniş bir coğrafyada hak iddia etmektedirler. Arkasına aldıkları başta Amerika ve Batılı devletlere güvenerek, İslâm coğrafyası olan Orta Doğu’da katliam ve soykırım yapmaya devam ediyorlar.
Gazze, Filistin ve Lübnan’dan sonra şimdi Suriye topraklarına saldırıp, sınırdan yirmi beş kilometre içeriye girip Golan Tepeleri dahil, Cebel-i Şeyh denilen 2830 metre yüksekliğindeki her tarafı gören Hermon dağını da işgal ettiler. Bu katliam ve işgal durumu ne zamana kadar devam edecek ve bu gidişe kim dur diyecek?
Halifeliğin kaldırılmasında sonra, İslâm dünyası ipi kopmuş tespih taneleri gibi güçsüz kalıp, olan bitenleri seyretmekle meşgul. Arap Birliği bir şey yapmıyor, İslâm İş Birliği Teşkilatı da bir şey yapamıyor. Bu gidişin arkasından sonra acaba daha neler olacak?
Hazret-i Ebu Hureyre’den (ra) naklen, Sevgili Peygamberimiz (asm) şöyle buyurmuş: “Müslümanlarla Yahudîler savaşmadıkça kıyamet kopmayacaktır. Yahudî, taşın, ağacın arkasına saklanacak, bunun üzerine o taş, o ağaç Yahudî’yi kovalayan kimseye ‘Ey Müslüman! Arkamda bir Yahudî var, gel onu öldür!’ diyecek. Yalnız garkad ağacı bir şey söylemeyecek. Çünkü o, Yahudîlerin ağaçlarındandır.”1
İslâm literatüründe bu savaşa Melhame-i Kübra ve yabancı dillerde ise Armageddon adı verilir. Hatay bölgesinin Amik Ovası’nda olacağı söylenen bu büyük savaşın nasıl olacağı hakkında fazla bir bilgi verilmemiştir. Birçok hadis-i şeriflerde böyle hadiseler anlatılırken teşbih ve temsiller kullanılmıştır. Garkad ağacı herhangi bir ağaç olmayıp bir temsil olabilir.
Birleşmiş Milletler ve onun güvenlik konseyinde, tek başına da kalsa Amerika’nın sürekli Siyonist İsrail devletini desteklemesi ve para ve silah noktasında sınırsız yardım etmesi, sanki garkad ağacı vazifesini görüyor gibidir.
Melhame-i Kübra veya Armageddon (kıyamet) savaşı muhakkak olacaktır. Kanlı ya da kansız bir şekilde kaybeden kesinlikle Siyonist İsrail devleti olacaktır. Ancak, temenni ederiz ki, bu savaş kan dökülerek yapılan bir savaş olmasın ve diplomasi ile yapılanı olsun. Zaten, Orta Doğuda haddinden fazla kan döküldü, daha fazla kan dökülmeden her şey yoluna girsin ve nihayet bir dünya barışı kurulsun. Cenab-ı Hak’tan duamız ve niyazımız bu istikamettedir.
Dipnot:
1- Buhari, Cihad: 94; Müslim, Fiten : 82.