O eskidendi. Artık oluyor.
Önce kuralı anlatalım.
Okullarda imtihan haftası bellidir. İbadet vakitleri de bellidir. Namazını kılan adam imtihan haftası gelince namaza ara vermez.
Zira ikisi de rutindir. Ne zaman geleceği bellidir. Biri diğerine mazeret olamaz. Planlama düzgünce yapılır ve ikisi bir arada yürür gider.
Zaten mazeret dediğimiz ancak beklenmeyen bir durumda ortaya çıkar ve mevcut planları az da olsa bozmayı gerektirir. Meselâ ağır hastalık hem imtihanı, hem de ibadeti aksatabilir.
Ama bunlar eskidendi.
Eskiden rutin rutine mazeret olmazdı.
Artık yeni devirdeyiz her şey her şeye mazeret olur.
Yani siz ona mazeret dersiniz, ama o aslında bahanedir!
***
Gelelim mevzuya.
AKP cumhurunun başkanı Erdoğan iki günlük tatilli bayrama üç gün kala devleti dokuz günlük tatile soktu. Haftanın ilk iki günündeki tatili bahane edip kalan üç günlük mesaiyi tatile dönüştürdü.
Hem de bugüne kadar hiç olmadığı biçimde.
Ankara bürokrasisi bu ihtimali dedikodu biçiminde bir hafta önceden biliyordu. Beklentileri gerçek oldu. Huzura erdiler!
Ama bilmeyen herkesin iki ayağı bir pabuca girmiş oldu.
Gerekçe oldukça naif:
“Zaten bayram haftasında Millî Eğitimin okulları tatilde. Devleti de kapatıp ana babaları da tatile sokalım ki evlâtlarıyla doyasıya ve ailecek tatil yapabilsinler.”
Yandaş medyadan alkış sesleri, “ne hikmetli bir idare tarzı, maşallah Reise” nidaları…
Gerçek gerekçe başka:
Mobilize olmuş ve meydanlara ısınmış muhalefeti rehavete sokabilme arzusu!
Bunun böyle olduğunu azıcık uyanık olan herkes biliyor.
Sonuç:
Devlette işler hızlandı. Artık tatile üç gün kala bahaneyi mazeret edip tatil ilân eden bir “tek adam” devleti var ve hızına yetişilemiyor maşallah...
***
Şimdi bir sürü soru art arda:
-Yarı özel sektör ne olacak?
“Onlar kapsam dışı” deyip geçebiliriz.
-Kamu dairelerindeki nöbetçi memurlar meselesi nasıl hallolacak?
“Aralarındaki kavgayı amirleri çözsün” deyip geçebiliriz.
-Hastanelerdeki randevular ne olacak?
“Doktorlar işinin başında” desek de hakikaten olacaklar mı? Hastalar neye inanacak?
-Üniversitelerdeki planlanmış dersler ve imtihanlar ne olacak?
“Pandemide ne olduysa o olsun, çok mu önemli” deyip geçenler olacaktır.
-Adliyelerde günü saati önceden belirlenmiş duruşmalar ve keşifler ne olacak?
“Yargı bağımsız, bildiğini yapsın” demek yetmez.
Daha da önemlisi kamu görevlileri bundan sonra benzer tatiller için büyük bir beklentiye girmiş olacak. Kimse o günlere “iş koymayacak” ve tatil için aportta bekleyecek. İş planları ve akademik takvimler buna göre oluşturulacak, vs. vs.
Yani artık “yol olacak.”
Nasreddin Hocalardan birinin hikâyesini bilirsiniz. Gece yer yatağında uykusunda iken telâşla doğrulmuş, yanında yatan hanımını “Bıyığımdan fare geçti, mahvolduk” diyerek dürtüp uyandırmaya çalışmış. Hanımı yarı uykulu, “Yat aşağı Herifciğim, geçtiyse geçti gitti, boş ver” deyince de cevabı patlatmış: “Öyle deme, ya yol olursa…”
Beş günün ikisinin hatta birinin(!) tatile denk geldiği her durumda beklenti kaçınılmaz. Yapılsa bir dert, yapılmasa iki dert.
Meselâ gelecek kurban bayramı arifesine denk gelen 2, 3 ve 4 Haziranda tatil olacak mı?
Olacaksa bari erken haber verin de parası olmadığı için tatile gidemeyenler erken sevinebilsin(!) Sayın Cumhurbaşkanım…
Devlet sizin kulunuz olsun, şefkatinize feda olsun da biz rutini rutine feda etmeyelim!