Zahirde görülüyor ki okunan vaaz ve hutbeler etkisiz kalıyor.
Bunun manevî cephesini, iç yüzünü bilemiyoruz.Temennimiz o ki zahirde gördüğümüz gibi olmasın. Elbette hakiki tesir vermek Cenab-ı Hakka aittir. Biz sebepler dairesinde Risale-i Nur penceresinden olması gerekenleri ifade edeceğiz.
Öncelikle zamanımızın insanı, müsbet ilimler ve iletişim araçlarının gelişmesi ile uyanmış, çevresine ve dünyaya karşı alâkadar hale gelmiştir. Toplumun büyük kısmı böyledir. Bu insanları 50-100 sene öncesinin izahları ile doyurmak mümkün değildir. Bu insanlar okuduğu ilimlerden, yaşadığı dünyadan örneklerle isbat ve ikna edilerek doyurulmalıdır.
Zamanımızın en önemli hastalığı iman zayıflığıdır. Anneden, babadan, dededen, nineden intikal eden taklidî iman, gelişen fen ilimlerinin arkasına sığınan menfi cereyanların etkisiyle sarsılmıştır. Buna karşı din ve fen ilimlerini kaynaştırarak dinleyenlerin anlayacağı bir üslupla dinin temel esasları verilmelidir.
Kullanılan üslup lütufkâr, kazanıcı olmalı; itici, uzaklaştırıcı olmamalıdır. Dinleyenlerin çoğunluğunun anlayacağı bir tarz takip edilmelidir. Korkutucu, ürkütücü, sürekli Cehennemi nazara veren üsluptan kaçınılmalıdır. Çok detaylara girip asıldan, özden uzaklaşılmamalıdır. Zamanın şartları nazara alınıp daha çok dinin temel esaslarına vurgu yapılmalı, teferruata girilmemelidir. Günahların fazla tasvirine girmeden içinde zararları, iyilik ve sevapların da güzel neticeleri gösterilmelidir. Aklı zorlayıcı üslup yerine, tercihi dinleyenlere bırakan bir tarz olmalıdır.
Diğer önemli bir şey de tarafgirlikten, özellikle de siyasî tarafgirlikten uzak durup umumu kucaklayan bir üslup tercih edilmelidir. Camiye gelen farklı görüş sahiplerinin incinmemesi tekrar tekrar camiye gelme arzusu uyandırılmalıdır. Homurdanarak camiden çıkmasına meydan verilmemelidir.
Ayrıca imam ve hatiplerimiz söz, hal ve tavırlarıyla güven verici olmalı ki ellerindeki dinin elmas hakikatları beğenilip alınsın. Hakaik-ı imaniye ve ahlâk-ı İslâmiyeye hal ve tavırlarıyla ayna olsunlar. Ayrıca giyim, kuşama da dikkat edilmelidir. Giyilen elbiseler temiz, düzenli, vasat bir şekilde olmalı; ifrat ve tefritten uzak durulmalıdır.
Hepsinden önemlisi de ihlâs esas olmalı yapılan her işte rıza-yı İlâhî gözetilmelidir.
Bütün bunları yazarken imam ve hatiplerimizde bunlar yok manasında anlaşılmamalı ve incinmemelidirler. Belki bunların çoğu yapılıyor. Gayemiz biraz daha dikkat edip eksiklerimizi tamamlayalım manasıyla bakılmalıdır.
Bütün güzellikler Kur’ân’a, eksik ve noksanlar bize aittir.