"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Risale-i Nur’daki siyasî ölçüler demokratlığı tarif ediyor

Mustafa Güreldi
05 Mayıs 2023, Cuma
Risale-i Nur’daki siyasî ölçüleri “demokratlığın özellikleri” olarak düşünebiliriz. Bu açıdan bakınca Risale-i Nur’da “demokratların özellikleri” olarak sayılabilecek zengin bir listeye ulaşılmaktadır.

Mustafa Güreldi - GÖRÜŞ

Din, mahiyeti bakımından “Varlığın anlamı, insanın konumu ve görevlerine dair ilahî mesajlar bütünü”, siyaset de “insanın toplum hayatında huzur ve güven içinde yaşamasını sağlamaya yönelik anlayışlar” olarak tanımlanabilir. Dolayısıyla din yani İslam inanç, amel ve ahlâk alanında olduğu gibi siyasî alanla ilgili olarak da önemli mesajlar ihtiva etmektedir. Ancak İslam evrensel bir din olduğu için bu mesajlar siyasî bir model arz etmekten ziyade temel prensipler olarak sunulmuştur. Muhtelif ayet ve hadislerde ifadesini bulan bu prensipler “şûra” yahut “meşveret”, “adalet”, “emanet”, “ehliyet”, “liyakat”, “hürriyet, “hizmetkârlık” vb. başlıklar halinde sayılabilir. Kur’an’a ayna olan Risale-i Nur, diğer konular gibi onun siyasî alanla ilgili mesajlarını da gündeme getirmiş ve bunları yaşanan siyasî şartlara uyarlayarak açıklama ve yorumlamalarda bulunmuştur. Bediüzzaman 1908 yılında Meşrutiyet ilan edildiğinde krallık demek olan saltanata karşı bunu savunmuş, cumhuriyet döneminde kendisini “dindar cumhuriyetçi” olarak anmış, çok partili hayata geçildiğinde, -vaktiyle meşrutiyet için söylediği- “meşveret”, “adalet” ve “kuvvetin kanunda olması” prensiplerini bu yeni dönem için tekrarlamış, ayrıca 1957 seçimlerinde bizatihi Demokrat Parti’ye oy vermiştir. 

Risale-i Nur’a bakıldığında gerek Eski Said Dönemi eserlerinde, gerek Külliyat’ın ana kitaplarında gerekse de Lahikalar’da “siyasî ve içtimaî görüşler” başlığı altında toplanabilecek çok sayıda bilgi, tahlil ve ölçünün bulunduğu görülmektedir. Risale-i Nur siyasî hayatla ilgili olarak her şeyden evvel “millet hakimiyeti”ne vurgu yapmaktadır. Bediüzzaman “tek adam sultası” demek olan saltanata karşı atılan adımı (Meşrutiyet) desteklerken, bunu “hakimiyet-i millettir” (Eski Said Dönemi Eserleri [ESDE], İstanbul 2017, s. 170) diyerek tasvip etmiştir. Aslında bu ifade demokrasinin de tanımıdır; zira Grekçe’de demos “halk”, kratos “hakimiyet”, demokrasi “halk hakimiyeti” anlamına gelmektedir. Ancak Bediüzzaman isim, resim, terim peşinde değildir. O, mahkemede kendisine sorulan bir soruya cevap verirken Hulefâ-yı Râşidîn dönemini isim ve resim olarak değil, mânâ ve mahiyet bakımından “cumhuriyet”le ilişkilendirmiş, Râşid Halifeleri de cumhur başkanı olarak nitelendirmiştir.

Bediüzzaman’ın “millet hakimiyeti” olarak zikrettiği ifadeyi “demokrasi” yahut onun zaman zaman kullandığı tabirle “demokratlık” olarak ele aldığımızda, Risale-i Nur’daki siyasî ölçüleri “demokratlığın özellikleri” olarak düşünebiliriz. Bu açıdan bakıldığında Risale-i Nur’da “demokratların özellikleri” olarak sayılabilecek zengin bir listeye ulaşılmaktadır. Bunlardan bazılarına şöyle işaret olunabilir:

1. Demokratlar güçlü bir parlamentodan yanadır 

Kur’an-ı Hakim’de vurgulan “şûra” ve “meşveret” kavramları Risale-i Nur’a göre günümüz açısından, -bir bakıma- parlamentoya denk düşmektedir. Zira milletin iradesinin, seçtiği temsilciler vasıtasıyla idareye yansıdığı yer parlamentodur, meclistir. Meclisi milletin kalbine benzeten şu cümleler son derece dikkat çekicidir: “Bu zamanda, yalnız kalb-i millet hükmünde olan meclis-i meb’usân (parlamento) ve fikr-i ümmet makamında olan meşveret-i şer’î ve seyf ve kuvvet-i medeniyet menzilinde bulunan hürriyet-i efkâr devleti taşıyabilir ve idare ve terbiye edebilir” (ESDE, s. 96). Öte yandan Bediüzzaman ısrarla “riyaset-i şahsiye”nin yani tek adam anlayışının karşısında olduğunu (ESDE, s. 110) belirtmiştir. Bugün “cumhur başkanlığı yönetim sistemi” adıyla anılan ve iktidar tarafından savunulan yapı içinde, yetkileri ve etkisi daraltılmış “meclis”in ya da parlamentonun bu tespitler karşısında tasvip göremeyeceği gayet açıktır.

2. Demokratlar hürriyetçidirler

Risale-i Nur temel dayanağı olan Kur’an’da “Dinde zorlama yoktur” (Bakara 2/256), “Ey Peygamber sen onlar üzerinde zorba değilsin (Gâşiye 88/23) gibi ayetler çerçevesinde her türlü baskı, istibdat ve zorlamayı reddetmiş, -nefse esir olmamak şartıyla- en geniş anlamda hürriyet kavramının altını çizmiştir. Bu çerçevede şu ifade oldukça manidar görünmektedir: “…Demokrat namındaki ahrarlar yani hürriyetperverler Nur ve Nurcuları takdir etmelerine çok minnettarım. Onların muvaffakiyetine çok dua ediyorum. İnşallah o Ahrarlar (hürriyetçiler) istibdat-ı mutlakı kaldırıp tam bir hürriyet-i şer’iyeye vesile olacaklar” (Emirdağ Lahikası, II, 267; 235 no’lu mektup). Günümüzde bu anlayış çerçevesinde, başta üniversiteler olmak üzere kurumlar üzerinde hissedilen istibdat rüzgarı, muhalif görüş beyan eden kimselerin ciddi korku ve tedirginlik yaşamaları, iktidarın anlayışıyla uyuşmayan görüşleri dolayısıyla bazı aydın ve yazarların hukukî kovuşturmalara maruz kalması… düşünüldüğünde nasıl bir tablonun ortada olduğu her türlü izahtan varestedir. 

3. Demokratlar adaletle iş görürler 

Kur’an’ın dört ana maksadından birisinin “adalet” olduğunu belirten Risale-i Nur, her alanda olduğu gibi bütün siyasî ve idarî mekanizmalarda adaletin esas olması gerektiğini vurgular. Demokrasinin üç bileşeninden ilkini adalet olarak zikreden Risale-i Nur (ESDE, s. 39) özellikle hukuk alanında adaletin asıl olması gerektiğini, adaletin zıttı olan zulüm ve haksızlıktan uzak kalınmasının zaruri olduğunu dile getirir. Mesela, Kur’an’ın “velâ teziru vâziratün vizra uhrâ: Hiç kimse başkasının suçunu yüklenemez” (Fatır 35/18) ayeti çerçevesinde suçun şahsîliğine dikkat çeker, “Bir masumun hakkının bile adalet-i mahza açısından umumun selameti için feda edilemeyeceğini” (Mektubat, İstanbul 2020, s. 49) söyler. Günümüzde mevcut iktidarın uluslar arası raporlara yansıyan ciddi hukuk ihlalleri, suçun şahsiliği prensibinin haleldâr edilmesi vs. gibi bariz durumlar göz önünde bulundurulduğunda, bu prensip karşısında nasıl olumsuz bir tablonun söz konusu olduğu açıkça anlaşılabilir.

4. Demokratlar kanun hakimiyetini savunurlar

Adalet ile de irtibatlandırılabilecek olan bu prensip Risale-i Nur’da demokrasinin üç bileşeninden üçüncüsü olarak geçer. Orijinal ifadesiyle “kanunda inhisar-ı kuvvet” şeklinde zikrolunan bu prensip demokratların olmazsa olmaz özelliklerinden birisini teşkil etmektedir. Bununla ilgili pasajlardan birisi şudur: “Meşrutiyetin/demokrasinin sırrı kuvvet kanundadır, şahıs hiçtir. İstibdadın esası kuvvet şahısta olur, kanunu kendi keyfine tâbi edebilir, hak kuvvetin mağlubu…” (ESDE, s. 168). Demek ki idarî bir mekanizmada kuvvet kanunda değil de şahısta veya şahıslarda ya da siyasi taraftarlıkta vs. olursa demokrasiden söz etmek mümkün değildir. Günümüzde, -basında da zaman zaman dile getirildiği üzere- devlet ihalelerinin belli şirketlerde kalması için kamu ihale kanununda defalarca değişiklik yapılması, yargı mekanizmalarında -yine basında yer alan ifadelerle- Sarayın etkisi… gibi hususlar düşünüldüğünde Risale-i Nur’da altı çizilen bu prensibin de ne yazık ki, -en azından- belli ölçüde devre dışı olduğu gözlenmektedir.

5. Demokratlar ehliyet ve liyakate önem verirler

Kur’an’ın, “Muhakkak ki Allah size emaneti ehline vermenizi emreder” (Nisa 4/58) ayeti ile benzer nitelikteki diğer ayetler çerçevesinde Risale-i Nur, her çeşit emanetin yani işin ehline verilmesi gerektiğini beyan eder. Bu bağlamda bir iş yahut görevlendirmeyle ilgili olarak salâhatin yani dindarlığın değil mahâretin esas olduğunu, o işe kim ehil ve layık ise işin ona tevdi edilmesi gerektiğini söyler. Hatta ehil olmak şartıyla gayr-ı Müslimlerin reyinin de geçerli olduğunu dile getirir: “Saati yapmakla veyahut makineyi işletmekte sanatkar bir Haço ve Berham’ın reyi muteberdir…” (ESDE, s. 169). Günümüzde hemen her kesimin yakındığı üzere, resmi atamalarda ve görevlendirmelerde ehliyetten ziyade siyasî yakınlığın esas alındığı, söz gelimi, yazılı sınavlarda üstün başarı sağlasalar bile siyasî bakımdan farklı görüşte olan birtakım kimselerin mülakatlarda elendiği vs. gibi durumlar düşünüldüğünde, mevcut siyasî yapıyı demokratlıkla, kadroları da demokrat olmakla nitelemek mümkün görünmemektedir.

6. Demokratlar dini siyasete alet etmezler

Mahiyeti gereği kalbin kabulüne ve samimiyete dayanan, dayanması gereken din hiçbir çıkara, hiçbir gayeye alet edilemez ve edilmemelidir. Zira din umumun mukaddes malıdır. Risale-i Nur siyaseti dinsizliğe alet eden yaklaşımlara karşı çıktığı gibi dini siyasete alet edenlere de karşı çıkmıştır (ESDE, s. 250). O halde dini, siyasî hedef ve gayesine ulaşmak için basamak yapmaya yönelik her tutum hem dinin ruhuna hem demokratik değerlere aykırı düşmektedir. Günümüz itibariyle mevcut iktidarın birçok söylem ve tutumlarında dine referansta bulunması, toplumun samimi dinî duygularını oy’a tahvil etmeye yönelik çabaları dikkate alındığında, bu son derece önemli demokratik kriterin dibe vurduğu müşahede olunmaktadır.

7. Demokratlar Muhalefete Saygılı, Eleştirilere Açıktırlar

Demokrasinin olmazsa olmaz prensiplerinden birisi “muhalefet”tir. Risale-i Nur’da; “Her hükümette muhalifler bulunur. Asayişe, emniyete ilişmemek şartıyla herkes vicdanıyla, kalbiyle kabul ettiği bir fikri dolayısıyla mesul olamaz” (krş. Şualar, İstanbul 2020, s. 346) denilmektedir. Dahası muhalefetin ortaya koyduğu görüşlerin hakikatin açığa çıkmasına vesile olacağı ifade edilmiştir: “Hem tesâdüm-i efkardan ve tehâlüf-i ukuldan hakikat tamamıyla tezahür eder” (Mektubat, s. 260). Ancak muhalefetin ve eleştirinin de insaflı olmasına dikkat çeken Risale-i Nur, “Tenkidi eğer insaf işletirse hakikati rendeçler” (Hutbe-i Şâmiye, s. 53) notunu düşmüştür. Günümüzde muhalif olanların “insaf” ölçülerine uyup uymadığı bir tarafa, mevcut iktidarın muhalefeti zaman zaman alaycı ve aşağılayıcı ifadelerle anması, bazı eleştirilere karşı tahammülsüz tavır sergilemesi büyük soru işaretleri olarak gözlemlenmektedir.

8. Demokratlar Kamu Malını İsraf Etmezler

İsrafın her çeşidini yasaklayan Kur’an bir ayet-i kerimede israf edenleri, Allah’ın sevmediği kimseler olarak (Arâf 7/31), bir ayet-i kerimede de şeytanın kardeşleri olarak (İsra 17/27) tasvir etmektedir. Risale-i Nur bu ayetler ışığında israfın her çeşidinin olumsuzluklarına dikkat çekmiş, onun yerine iktisatlı olmanın önemini vurguladığı gibi “sehavet-i milliye” olarak andığı kamu malları karşısında da dikkatli olmayı özellikle tembihlemiştir. Bu konuda sergilenecek zaafı trenin buhar kazanını delmeye benzetmiştir. Buhar kazanı delinen tren nasıl ki seyr ü seferini yapamaz hale gelirse kamu imkanlarının heba edilmesi de kamunun çarklarının sağlıklı şekilde dönmesini engelleyecektir (ESDE, s. 197). Günümüzde dünyanın hiçbir yerinde olmadığı kadar fazla olan makam araçlarından kamu inşaatları için harcanan büyük rakamlara varıncaya kadar basında yer alan haberler, bu konuda yeterince hassasiyet gösterilmediğinin delili olarak gözükmektedir.

9. Demokratlar ırkçılığa karşıdır

Yaratılışta var olan dil, renk ve etnik yapı farklılığı ilahî iradenin gereği olmakla beraber “ırkçılık” İslam’da reddolunduğu için Risale-i Nur da ırkçılıkla eş anlamlı olarak kullandığı “menfi milliyetçiliği” şiddetle eleştirmiş, onun yerine İslam kardeşliğine dayalı geniş bir çerçeve çizmiştir. Şöyle denilmektedir: “Menfi milliyetçilik yani ırkçılık şeâmetlidir, zararlıdır. Başkasını yutmakla beslenir, diğerlerine adavetle devam eder, müteyakkız davranır. Şu ise, muhasemete ve keşmekeşe sebeptir (Mektubat, s. 314). Günümüzde iktidar bu konuda temkinli davranmaya çalışmakla beraber “çözüm süreci”nin sağlıklı yönetilememesi, resmi söylemde yer yer ırkçı anlayışın devam etmesi, iktidara destek veren partinin yine ırkçı söylem ve değerlendirmeleri bu konuda kat edilecek çok yolun bulunduğuna delalet etmektedir.

10. Demokratlar “Avrupa Birliği”ne katılmaktan yanadır 

Risale-i Nur bir taraftan İslam dünyasının birliği demek olan “ittihâd-ı İslam”a dikkat çekerken, bir taraftan -dinî inanç ve anlayışlarındaki sorunlar bir tarafa-, siyasî bakımdan İslam’ın da prensipleriyle örtüşen “temel hak ve hürriyetler” alanında kat ettiği mesafe açısından olumlu durumda bulunan Avrupa Birliği’ne katılmaya dönük önemli işaretlemelerde bulunur (bk. ESDE, s. 184 vd.; s. 473 vd.) Dolaysıyla demokratlığın önemli bir özelliği de ülkedeki siyasî ve ideolojik şartları elverişli hale getirerek AB’ye katılma noktasında azimkar düşünceler içinde bulunmak, bu arzu ve düşünceleri devam ettirmektir. Günümüzde mevcut iktidarın, bu çerçevede şartları olgunlaştırmaya çalışarak sürecin daha hızlı gelişmesini sağlamak yerine, daha demokrasisi oturmamış ülkelerinin yer aldığı birtakım kuruluşlarla işbirliği yapmaya dönük çabalar sergilemekte olduğu göz önüne alınırsa, bunun demokrasi açısından olumsuz bir gidişat olduğu kendiliğinden meydana çıkmaktadır.

Sonuç olarak Risale-i Nur, ana kaynağı olan Kur’anî referanslar dahilinde hayatın itikat, amel ve ahlâk alanında olduğu kadar, hayatın bir parçasını teşkil eden siyasî alanla ilgili olarak da önemli ölçülere dikkat çekmiştir. Burada “demokratların özellikleri” olarak bir kısmı sayılmış olan bu prensipler ışığında mevcut iktidarın uygulamalarına bakıldığında ciddi sorunlar bulunduğu müşahede edilmektedir.

Okunma Sayısı: 3431
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı