Kur’ân-ı Kerîm’de ifade edilen Âd kavmi, Semut kavmi, Nemrut ve Firavun kavimleri var.
Bu kavimlerin ortak özellikleri, maddeten güçlenmişler, hak, hukuk dinlemez olmuşlar, masum ve mazlumları çiğneyip ezmişler. Ve neticede kendilerine musallat olan semavî, arzî veya hayvanî bir musibetle yok olup gitmişler.
Zamanımızda ilim, teknik, para ve insan gücünü arkasına alan başta ABD, İngiltere, İsrail, Fransa, Rusya, Çin gibi ülkeler, menfaatleri için dünyanın her yerinde fitne, fesat, kıtal, gasp gibi değişik kılıflar altında masum ve mazlum milletleri ezmeye devam ediyorlar. Bu nereye kadar böyle gider? En yakın örneği Filistin, Gazze, Lübnan, Suriye...
Allah Teâlâ abes iş yapmaz. Hikmeti nedir bilemeyiz. Ama bu zalimlerle başta âlem-i İslama ve mazlum milletlere aklınızı başınıza alın, bir araya gelin, güç oluşturun, tâ ki hakkınızı hukukunuzu koruyabilesiniz mi, demek istiyor? Hadiste ifade edilen “Zalim Allah’ın kılıncıdır, onunla intikam alır; sonra döner ondan intikam alır” hükmünce, bizi zalimlerin eliyle biraraya gelmeye mi itiyor?
Bu yaşananlar gösteriyor ki, tek başına bir ülkenin hakkını, hukukunu bu zalimlere karşı koruması zor. Öyleyse âlem-i İslam bir araya gelip bir güç oluşturmak zorundalar. Bu bugünkü şartlarda çok kolay bir şey değil, ama düşmanın insafına bırakılacak bir şey de değil. Allah’tan dileyelim ki, bu çektiklerimiz bitsin. Masum mazlum milletler uyanıp hakkına hukukuna sahip çıksın. Birlik ve beraberliğe girecek kıvama gelmiş olsun.
Bu zulümleri yapan zalimler de tarihteki gibi meş’um akıbetlerine hızla koşuyorlar. Ne olur ne eder bilemeyiz. Her şeyin doğrusunu Allah bilir. Yakın geçmişte en tabiî hakkımız olan havayı bile alıp veremediğimiz korona hastalığını yaşadık gördük. Bu zalimler Kur’ân’da ifade edilen dalâlet ve sefâhat ehline musallat olacak dabbetü’l-arz gibi bir musibeti kendi elleriyle kendi üzerlerine çekiyor olabilirler mi?
Musibet temenni edilmez. Allah musibetle terbiye etmesin. Musibet gelmeden aklımızı başımıza alanlardan eylesin.