Televizyonlarda haberleri izlerken Bakanların ağzından sıkça rasladığımız bir ifade görüyoruz.
Eskiden pek rastlamadığımız bu ifade “Cumhurbaşkanımızın tensibiyle, liderliğinde, vs. bunu yapıyoruz” diyorlar. İdareyi elinde bulunduran ekip böyle karar almış ki Bakanların hepsi aynı ifadeyi kullanıyorlar. Bir ekibin böyle bir karar alıp uygulaması kendileri cihetiyle normal olabilir. Ama hakikatta böyle mi olmalıdır?
Eskiden beri İslâmiyetin esaslı bir kaidesi olan “İyilikler zaferi kazanan orduya, hata ve kusurlar ise baştaki komutana verilir” hakikatınca yapılan eserler, iyilikler beraber çalıştığı ekibe, hata ve kusurlar ise baştakine verilmesi gerekir. Bizim hükümette ise iyilikler baştaki idareciye veriliyor.
Neticede, “baştaki idareci olmazsa bu başarı olmaz” gibi toplumda yanlış bir algı oluşuyor. Ve ucube bir insan tipi ortaya çıkıyor. O insan sahneden inince veya ölünce bu iş bitti deniyor. Halbuki iyilikler, eserler ekibin gayret ve çalışmasıyla ortaya çıkıyor. Düşmana atılan herbir okta, oku yapandan, cepheye taşıyandan, düşmana atana kadar hepsinin hissesi var. Yalnız düşmana atanı görüp övüp alkışlayıp; yapıp cepheye taşıyanı görmemek hakperestlik olmasa gerek. Ondan dolayı İslâmiyette şavaşa katılan herkese ganimet eşit dağıtılır. Kimine az kimine çok verilmez.
Bediüzzaman Hazretleri. 17. Lem’a’da “Cemaatin sa’yleriyle hasıl olan bir neticeyi veya cemaatin haseneleriyle terettüp eden bir şerefi, bir fazileti o cemaatin reisine veye üstadına vermek hem cemaate, hem de o üstad ve reise zulümdür” der.
Öyleyse iyilikler , hasenat çalıştığı ekibe ve milletine, eksik ve noksanlar baştaki idareciye verilmelidir.