Risale-i Nur, yakın mazideki bütün İslâmî malûmatı nakleden bir köprüdür. Yeni dönemdeki monotonluğu harekete getirme potansiyeline sahip olup, muhtevasındaki bilginin anlaşılması için zihni gayrete sevk etmesi ile farkındalık oluşturmuştur. İnsan, aynı frekanstaki sesi bir süre sonra artık duymaz olur. Arada farklı frekansta ses çıkarsa, kişi, seslerin farklılığını kavrar. Bütün ifadeleri kısa ve düz cümlelerle dolu olan bir eseri okumaktansa, yer yer zihni zorlayarak uyandıran, araştırmaya ve gayrete teşvik eden bir eser, netice itibariyle daha faydalı olmaktadır. Arada bir virajı olan yolda araba kullanmak, düz yoldakine göre daha dikkatli olmaya vesile olur.
Uzun cümleleri kavramada zorlanan zihin, antrenman yapar. Arada kısa ifadelerle dinlenir ve yeniden zihnî jimnastiğe devam edilir ki zihin işlesin, mana yücelsin, kalb enginlere dalsın. Kavrama ve muhakeme etme kabiliyeti gelişsin. Külliyatı çok okuyanlardaki kavrama ve okuduğunu muhakeme ederek güne uyarlamadaki becerileri, bunun açık isbatıdır. Bu hâl, onların simalarına bile yansır ki bu ayrı bir çalışma mevzusudur.
Ayet ve hadislerdeki müteşabih ifadelerin yanlış anlaşılması mümkün, farklı tevillerin yapılarak hatalı uygulamalara sebep olması, yaşanan bir gerçektir. Bunun önüne geçilmesi ise, uzun izah ister, meselenin teferruatıyla anlatılması icab eder. Tâ ki hatalı zanlarla insanlar yanlışa yönlendirilmesin.
Deccal, Süfyan gibi muğlak meselelerde bazılarının yanılarak hatalı yorumlarda bulunup, yanlış yollarda yürümeleri yanı sıra meselâ bir Beşinci Şua’yı okuyanların oradaki, bazılarına güç gelen meseleleri iyi kavrayıp, beraberce yaşadıkları hayatta onların düştüğü hataya düşmemeleri, istikametli gitmeleri, elbette güneş gibi bir belgedir, anlayana.
Hem, ehline malûmdur ki bir eserdeki muğlak, anlaşılması güç, üzeri örtük bazı ifadeler, aslında samimi ve gayretli okuyucuyu tahrik ediyor ve onu yeni yeni manalara teşvik ediyor.
Hem, Risale-i Nur’u sadece bir sınıf insan okumuyor ki! Kulaklı takımından en üst tahsillisine kadar her sınıf insan okuyup, bir şeyler anlıyorsa bu eserleri bir grup insanın anlamasına bağlı tutmak, ona haksızlık olur.
Her zamanın bir hükmü vardır, gerçeğinden hareketle bazı meseleler bugün için zor anlaşılırken gelecek zamanda bu meselenin gelişen zihin ve kavrayışlarla daha rahat ve kapsamlı anlaşılacağı da unutulmamalıdır.
Spor, elbet gayret ister. Koşmanın her çeşidinin faydası vardır. Uzun cümle, maraton koşusudur, herkes koşamaz. Kısa koşu değil, uzun koşu eğitir.
Çınarın veciz ifadesi, çekirdeğidir
Risale-i Nur’da “Güzel gören güzel düşünür. Güzel düşünen hayatından lezzet alır.”, vecizesi kısa cümledir ama bu veciz ifadenin ardında küllî bir güzellik vardır işte onun anlatımı için uzun cümle gereklidir.
Otuz İkici Söz’ün Üçüncü Mevkıf’ında geçen “Hakikî hakaik-ı eşya, esma-i İlâhiyedir.” ifadesindeki manaları anlatmaya denizler mürekkep, ağaçlar kalem olsa yetmez.
Haşir Risalesi’nde geçen “Madem dünya var, elbette ahirette var.” ifadesi, çok uzun cümlelerin öz ve özetidir. İşte iki misal daha: “Bismillah, her hayrın başıdır.”, “İman hem nurdur hem kuvvettir.”
Risale-i Nur’da uzun cümleler bir büyük çınarı tasvir ederken onun çekirdeği mesabesindeki kısa ve özlü ifadeler de kendisinde yerleştirilen ve saklı tutulan yüce manalara rehberlik eder.
Bu çalışmada; Risale-i Nur’da uzun cümleler meselesi izah edilirken, kısa cümle kurma ve kullanımı da eleştirilmiş, ona karşı cephe açılmış değildir. Burada maharet yerine göre hareket etmektir. Elbette eğitim ve öğretimin ilk safhasında kısa cümle tavsiye edilir, onunla başlar lâkin ilerleyen süreçte uzun cümle ile bir fikrin anlatılacağı gerçeği örtülmemelidir.
Uzun ve kısa cümle, yerine ve makamına göre kullanıldıkça anlatıma ruh ve heyecan katarken okuyucuyu da beraberinde seyahate çıkarır.