Peygamberimiz (asm) “İnsanlar idarecilerin yolundadır”1 buyurmuşlardır.
Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri bu hadis-i şerifi “Meşrutiyet hükümete düştüğü vakit, fikr-i hürriyet meşrutiyeti her vecihte uyandırır. Her nevide, her taifede onun sanatına ait bir nevi meşrutiyeti tevlid eder”2 buyurarak izah etmiş ve üst yönetimde istibdadın kalkması ve hürriyet ve meşverete dayanan bir yönetime geçilmesi hâlinde ülkede bütün kurumlarda ve hatta cemaatlerde hürriyet ve meşveretle yönetimi netice vereceğini ve bütün ülkede hürriyet havasının yaşanacağını ifade eder. Üst yönetimde keyfilik ve istibdat yönetimi varsa bu yukarıdan aşağıya bütün kurumlarda ve hatta ailede istibdat baskıyı doğuracak şekilde tesirini gösterir.
Nitekim yüce Allah Kur’ân-ı Ke-rîm’de “Bir toplum kendilerindeki özellikleri değiştirinceye kadar, Allah, onlarda bulunan hâli değiştirmez”3 “Bu da, bir millet kendilerinde bulunanı, güzel ahlâk ve meziyetleri değiştirinceye kadar, Allah’ın onlara verdiği nîmeti değiştirmeyeceğinden dolayıdır”4 buyurarak bu durumun Allah’ın bir kanunu ve âdeti olduğunu bize haber verir.
Atalarımız “Balık baştan kokar” buyurarak bu durumu veciz bir şekilde ifade etmiştir. Hakîkaten de halk, umûmiyetle başlarındaki kimseleri taklit eder ve onlara uyar. Şu tarihî misal, toplumların, başlarındaki idarecilerin manevî durumlarına göre vaziyet aldıklarını ne güzel izah eder: “Emevî halifelerinden Velid b. Abdülmelik, güzel binâlara meraklıydı. İnsanlar da ona uyarak binâ merâkına düştüler. Meclislerde devamlı inşaattan bahsedilir oldu. Süleyman b. Abdülmelik, yeme-içmeye çok düşkün bir hükümdardı. Onun zamanındaki insanlar da yeme-içme lâkırdılarıyla vakitlerini isrâf ederlerdi. Ömer b. Abdülaziz ise, âbid ve zâhid bir kimseydi. Onun zamanında halk, ibadet ve taat yoluna girdi. Kendi aralarında birbirlerine tavsiye mahiyetinde; “Bu gece evrâdın ne idi, Kur’ân-ı Kerîm’den kaç âyet hıfzettin, bu ay kaç gün oruç tuttun, kaç garibin, hastanın, yetimin gönlünü hoşnut ettin?” gibi, kalbe rûhâniyet aşılayan sözler söyler oldular.”5
Sonuç olarak günümüzde de bu kural geçerlidir. Günümüzün yöneticileri ne yapıyorlarsa alt kademedeki yöneticiler de halk da onları taklit etmektedir. Bu sebeple “İtibardan tasarruf olmaz” diyen üst yöneticiye uyarak alttaki yöneticiler de itibar için israfı hoş görmektedirler. Bediüzzaman 1922’de Ankara TBMM’de okuttuğu Beyannamede “Bahusus, bu mücahidin kumandanlar ve büyük meclis taklit edilir. Kusurlarını millet ya taklit veya tenkit edecek ikisi de zarardır. Demek, onlarda hukûkullah, hukûk-u ibadı da tazammun ediyor”6 buyurarak halkın yöneticileri taklit veya tenkit edeceğini, bu sebeple yöneticilerin yanlış yapma lüksünün olmadığını, yanlışlarının hukukullahı ihlâl ederek büyük bir sorumluluğa sebep olacağını ihtar etmiştir.
Dipnotlar:
1- Aclunî, Keşfü’l-Hafâ, 2: 311.
2- Beyanat ve Tenvirler, s. 49-54; ESDE, Münazarat, s. 164.
3- Ra’d Suresi: 11.
4- Enfâl Suresi: 53.
5- Ahmed Cevdet Paşa, Kısas-ı Enbiyâ ve Tevârih-i Hulefâ, İstanbul-1976, s.1:717; Taberî, Târihu’l-Ümem ve’l-Mülûk, Kâhire-1939, s. 5:266-267.
6- Mesnevî-i Nuriye, 2006, s. 162.