Risale-i Nur hizmet-i imaniyesi Anadolu topraklarında yeşermiş ve bu topraklarda koca bir çınar olmuş ve sonrasında tüm dünyaya yayılmıştır.
Bediüzzaman Said Nursî; “Biz, imanı kurtarmak ve Kur’ân’a hizmet için, Mekke’de olsam da buraya gelmek lâzımdı. Çünkü en ziyade burada ihtiyaç var. Binler ruhum olsa, binler hastalıklara mübtelâ olsam ve zahmetler çeksem, yine bu milletin imanına ve saadetine hizmet için burada kalmaya Kur’ân’dan aldığım dersle karar verdim ve vermişiz.” diyerek, ne olursa olsun, ne yaparlarsa yapsınlar, hangi eziyetleri verirlerse versinler Anadolu topraklarından ayrılmamıştır.
“Burada hürmet yerine hakaret görüyorsunuz, Mısır’da veya Amerika’da olsaydınız tarihlerde hürmetle yâd edilecektiniz” diyenlere karşı Bediüzzaman; “Ben şahsıma karşı olan hürmet ve ihtiram, ikram ve tahsinden mesleğimiz itibariyle cidden kaçıyorum ve bunları istemiyorum” demiştir. Riyakârlık ve şöhretperestlik içeren, tarihlere şâşaalı geçmek veya insanlara iyi görünmek isteğinin, mesleğimizin esası olan ihlas hakikatine zıt olduğunu beyan etmiştir. Risale-i Nur’un revacı ve herkesin ona ihtiyacını hissetmesi dışında başka bir beklentisi ve hedefi olmadığını apaçık ortaya koymuştur.
Bediüzzaman’ın hiçbir zaman bir gizli ajandası olmamıştır. Bütün hizmetini milletin gözü önünde, tüm milletle beraber icra etmiştir. Gitmesi istenilen yerlere gidip bir malikâne kurmamıştır. Talimat ve emirlerle dünya makamları dağıtmamıştır. Dünyadan pay kapma ve dünyaya “dünya adamı” yetiştirme derdine düşmemiştir. Haksız ve hukuksuz yollarla kendi adamını veya adamlarını bir yerlere yerleştirme kaygısı asla olmamıştır.
Belki kaderin bir tokadı olarak dağılan veya dağıtılan cemaatî menfaat için kurulmuş yapılar –daha önce yok saydıkları ve sadeleştirerek ehemmiyetini kırmak istedikleri- Risale-i Nur’un arkasına sığınıp ve ilk başta yaptıkları gibi yine kendilerini Bediüzaman Said Nursî’nin hizmetinin devamı gibi gösterip örgütlenme çabası içindedirler. Kim nasıl “örgütlenmek” veya “güç kazanmak” istiyorsa kendi içyapıları ve dinamikleri üzerinden örgütlensin. Bu bizi hiç ilgilendirmez. Bizi ilgilendiren ve karşı olduğumuz husus Risale-i Nur’un hâlisane ve sâfiyane hizmeti üzerinden yapılmak istenilendir. Risale-i Nur talebelerinin şahs-ı manevîsi buna asla izin vermeyecektir.
“Bunu nerden çıkartıyorsun, böyle bir şey mi var?” diyen varsa “malum yapı”nın sadık elemanlarının söylemlerine, açıklamalarına ve girişimlerine baksın...
Dipnot:
1- Emirdağ Lahikası, 144. mektup