Çok defa ifade edildiği üzere ‘yol’a değil, yol yapılırken beraberinde ortaya çıkan ‘yolsuzluğa’ itiraz vardır. Bu gerçek bilindiği halde “Vay efendim! Nasıl olur da yapılan ‘iş’lere ve yapılan ‘yollara’ karşı çıkarsınız?” diyenler oluyor.
Afiş yapılmayı hak eden bir gerçeği tekrar etmekte fayda var, o da şudur: “Millet menfaatine bir çivi çakana dahi teşekkür ederiz. Ancak ‘çivi’ araba tekerine çakılmayacak!”
Türkiye’de yapılan büyük yanlışlardan biri de ‘yap-işlet-devret’ modelidir. Daha doğrusu yanlış olan bu model değil, aksine bu modeli yanlış yorumlayan ve yanlış uygulayanlar hata ediyor. Kulağa çok hoş geliyor: Müteahhitler bir yolu ya da köprüyü yapacak. Belli bir süre onu işletecek ve sonra da bu ‘eser’i devlete, millete devredecek. İlk bakışta çok kârlı bir iş. Öyle ya, büyük yatırımlar, yollar ve köprüler yapılırken ‘devlet’in cebinden ‘bir kuruş’ bile çıkmayacak... Sonra da bu eserler devletin ve milleti olacak...
Peki, işleyiş böyle bi? Tabiî ki öyle değil, ama Türkiye’yi idare edenler ‘resmen ve Türkçe’ olarak vatandaşı yanıltıyorlar.
Esasında sistem basitçe şöyle işliyor: Yollar ve köprüler ihale ediliyor. Bu ihaleyi kazanan müteahhitler kredi bulup bunları yapıyor. Devlet de ta baştan, “Bu köprüyü ya da yolu yap. Buradan şu kadar araç geçecek. Bu rakamı ben sana garanti ediyorum. Belirlenen sayıda araç geçmezse, araç geçmiş gibi sana para vereceğim.”
Yollar ve köprüler ilk başta ‘devletten bir kuruş para çıkmadan’ yapılmış gibi oldu. Ama sonra devletin verdiği ‘araç geçiş garantisi’ sebebiyle bir bakıma her yıl ‘taksit’le bu köprüleri yapan müteahhitlere para ödenmeye başlanıyor. Zaten “Bu köprüden şu kadar araç geçecek” denilerek verilen garantinin gerçeği yansıtmadığı daha ilk günden biliniyor. Yani bir bakıma bu köprüler ve yollar ‘yıllara bölünmüş taksitler’le müteahhitlere yaptırılmış oluyor. Ee, hani ‘milletin ve devletin kasasından bir tek kuruş çıkmayacak’tı? Her yıl ödenen milyar dolarlar kimin cebinden çıkıyor?
Bu projelerde tartışmasız şekilde milleti yanıltma vardır. “Bir kuruş çıkmayan” bir ‘yap-işlet-devret’ projesi göstersinler bakalım? Ne yani, en başta para vermeden yaptırılan ve fakat sonra da her yıl düzenli olarak bu projelere taksitle para ödemek milleti yanıltmak ve gerçekleri perdelemek değil mi?
“Ne yapalım, paramız yok diye yol ve köprü yapmayalım mı?” diyenler çıkabilir. Hayır, hiç kimse ya da biz “Köprü, yol, baraj, havalimanı yapılmasın” demiyoruz. Aksine memleket için ‘tek çivi’ çakanlara da teşekkür ediyoruz. Ancak bu işler yapılırken hadise olduğu gibi anlatılsın. Fiilen ‘kredili ve uzun dönem taksitli’ olarak yapılan bu yatırımları “Bir buruş vermeden yapılıyor” denilmek suretiyle gerçeklerin üzeri örtülmesin.
Ayrıca çok önemli bir konu da, bu büyük ihalelerin sadece ‘3 ya da 5’ müteahhide verilmesidir ki bu da zaten ‘uygun fiyatla yatırım yapma’nın mantığına aykırıdır. Serbest rekabetin olmadığı ihalelerde ‘uygun fiyat’ ortaya çıkar mı?
Kesin olan şudur: Yapılan bu işler Türkiye’ye ve millete çok pahalıya mal oluyor. Milletin cebinden ‘bir tek kuruş’ çıkmıyor belki, ama “milyarlarca dolar” çıkıyor... Resmî rakamlar ortadadır, hiç kimse inkâr edemez. Bu yanlıştan, bu israf ekonomisinden, bu yanlışta ısrardan vazgeçilsin...