Gerek ülkemizde ve gerekse dünyada ümit kıran hadiselerin çoğunlukta olduğu söylenebilir.
Hele hele İslam ülkelerindeki idarecilerin ekseriyetle meşveretle iş yapmak yerine ‘millete rağmen’ icraatlar yaptığını görmek ümit kıran hareketler olarak görülebilir.
Ancak bütün bu olumsuz tabloya rağmen uzun dönemde ve son tahlilde “iyiler ve iyilikler”in kazanacağını; dolayısı ile ümitvar olmak icap ettiğini görmek gerekir.
“İslâm âleminin bunca sıkıntısı varken nasıl ümitli olalım?” diye bir soru akla gelebilir. Elbette ‘hal ve gidiş’ ümit kırıcı haberlerle dolu. Fakat unutmayalım ki her gecenin bir sabahı vardır ve günün en karanlık vakti, aynı zamandan aydınlığın başlayacağına en yakın zamandır. Ümitsizliği ‘başka kapı’lara kovmak vazifemiz olmalı.
Tabiî ki ümit kavramı söz konusu olduğunda Bediüzzaman Hazretlerinin mesajlarını hatırlamamak mümkün değil. Herkesin ümitsizlik girdabına düştüğü vakitlerde Bediüzzaman, “Evet, ümitvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde, en yüksek gür sadâ İslâmın sadâsı olacaktır!” demiştir. (Tarihçe-i Hayat, s. 144-145)
Birleşmiş Milletler (BM) Genel Sekreteri Antonio Guterres’in de, 2024’te ümidin zor bulunduğunu belirterek “En karanlık günlerde bile ümit, değişim yapma gücüne sahip” demesi dikkat çekici bir mesaj olarak kayıtlara geçti.
Yeni yıl için (2025) bir video mesaj yayımlayan Guterres, savaşların korkunç boyutta acı ve yerinden edilmeye sebep olduğuna işaret ederek, eşitsizlik ve bölünmüşlüklerin gerginlik ve güvensizliği tetiklemeye devam ettiğini kaydetmiş. Aktivistler, gençler, yaşlılar ve insanî yardım çalışanlarının “ümit ışığı” olduğunu hatırlatan Guterres, mesajında şunu da ifade etmiş: “(2025 konusunda) Ancak ben, herkes için daha barışçıl, eşit, istikrarlı ve sağlıklı bir gelecek için çalışanlarla birlikte duracağıma söz veriyorum. Birlikte 2025’in yeni bir başlangıç olmasını sağlayabiliriz. Ancak bunu, bölünmüş bir dünya olarak değil, birlik içinde hareket eden uluslar olarak yapabiliriz.” (www.aa.com.tr, 30 Aralık 2024)
Yine hatırlanacağı üzere Bediüzzaman, Tiflis’te ‘tartıştığı’ Rus polisine şöyle der: “Âlem-i İslâmda üç nur, birbiri arkası sıra inkişafa başlıyor... Şu perde-i müstebidane yırtılacak, takallüs edecek... Bu kışın devamına ihtimâl verebilir misin? Her kışın bir baharı, her gecenin bir neharı vardır.” (Sünûhat, s. 203-210)
Evet, ümit kıran hadiseler yaşansa da inanıyoruz ki ‘şu baskıcı perde’ yırtılacak, ‘kış’tan sonra ‘bahar’ gelecektir. O halde ümitsizlik başkalarına, ümitvar olmak bize... Ümitsizliği kovalım ki kapımızda ‘ümit çiçekleri’ açsın inşallah.