Türkiye’nin ‘hak, hukuk ve adalet yolu’na dönmesi gerektiğini sadece ‘yabancılar’ değil, ülkemizde hatırı sayılır hukukî çalışmalar yapmış uzmanlar da ifade ediyor.
Esasında iktidar mensubu olan insaflı siyasetçiler de bu kanaatte. Çünkü onlar da biliyor ki ülkemizin kalıcı olarak huzura kavuşması ‘hukuka dönüş’le mümkün olur.
Hak, hukuk ve adalet yoluna dönülmediği müddetçe kalıcı istikrar, kalıcı iyilik, kalıcı huzur ve kalıcı zenginlik de mümkün değil. Bu mesele o kadar kesin ve o kadar ‘net bir bilgi’dir ki ihtilafa düşmeye dahi gerek yoktur. Hem yakın tarih, hem de uzak tarih bunun delilleriyle doludur.
Nitekim ‘son gelişmeler’ üzerine değerlendirmelerde bulunan Bilgi Üniversitesi Öğretim Üyesi Ceza Hukukçusu Prof. Dr. Adem Sözüer şöyle demiş: “Anayasa Mahkemesi (AYM) ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararlarının kasten göz ardı edildiği bir ortamda, kanunlara açıkça aykırı gözaltı, tutuklama ve soruşturmaların amacı ceza hukuku araçlarını kötüye kullanarak siyasî rakipleri tasfiye etmektir. Hukuk dışı müdahalelerle siyaseti dizayn etme girişimlerinin ise halkın nezdinde nasıl mahkum edildiğini ve ülkeye neler kaybettirdiğini çok sancılı tecrübelerle yaşadık. Hukuk dışı alana itilen Türkiye’yi acilen hukuk alanına çekmek gerekiyor.”
İstanbul Gedik Üniversitesi Öğretim Üyesi Anayasa Hukukçusu Prof. Dr. Korkut Kanadoğlu da şöyle bir değerlendirmede bulunmuş: “Yargı erki, (...) temel hak ve özgürlüklerin koruyucusu olarak bağımsız ve tarafsız bir şekilde hareket etmelidir. (...) Geçmişteki hatalardan ders çıkarılıp hukuk sisteminin hukukun sahası içerisinde kalmak zorunda olduğunu ve hukuk sisteminin politik amaçlar için kullanılmaması gerektiğini vurgulamak isterim. (...) Bu durumdan bir an önce çıkılması ve anayasal geleneğimize uygun bir siyasî rejime geçilmesi gerekir.” (ankahaber.net, 28 Ocak 2025)
Peki, “hak, hukuk ve adalet yolu”na dönüş çok mu zor ki Türkiye’yi idare edenler bu yolu tercih etmiyor? Bu sorunun cevabı hem ‘kolay,’ hem de ‘zor’ şeklinde verilebilir. Kolay, çünkü hukuk yoluna dönüş için ‘para’ya bile ihtiyaç yoktur. Siyasî irade ve bir tercih neticesinde bu yola, hatta bir günde bile dönülebilir. Bütün kusurlarına rağmen mevcut kanunlar iyi niyetle yorumlansa ve iyi niyetle uygulanınca büyük ölçüde sıkıntılar sona erer. “Zor”dur, çünkü “hukuk yolu”na dönüldüğünde idareciler keyfî iş yapamaz hale gelir. Keyfi iş yapmak ise bazı idareciler için alışkanlık haline gelmiş ve bu sebeple keyfîlikten her halde gizli bir zevk duyuyorlar.
“Hukuk ve adalet dışı yol”lar Türkiye’ye hem maddi hem de manevi olarak kaybettiren yollardır. Çoğu defa dile getirildiği üzere ekonominin düzelmesi ve krizlerin sona ermesi de ancak ‘tam bir adalet sistemi’ ile mümkündür. O halde ne edip etmeli ve ülkemizi “hak, hukuk ve adalet yolu”na döndürmek mecburiyetindeyiz. Kanunların, nizamların, AİHM’in ve benzeri kuruluşların kararlarının tanınmadığı ve uygulanmadığı bir ülkede sıkıntılar biter mi?
Kim ne derse desin, aklın yolu ‘hukuk ve adalet yolu’dur vesselâm.