Senelerden beri bilhassa tarım ve hayvancılık bakımından ‘Kendi kendine yeten ülke’ olmakla övündük. Gerçekten de ülkemizde az bir gayretle tarım ve hayvancılığın ayağa kalkması mümkündür. Fakat ne hikmetse bu iş bir türlü yapılmıyor ya da yapılamıyor.
Bugünkü tabloya bakıldığında ‘verimli toprakların fakir bekçileriyiz’ demek de mümkün. Pek çok yerde otlaklar boş dururken kasapta ya da manavda satılanlara para yetiştirilemiyor.
Tarım ve hayvancılığın bu hallere düşmesinin elbette pek çok sebebi vardır. Ancak en büyük sebep, ileriye dönük plan yapmamış olmakla izah edilebilir.
Köylerde yaşayan insanları çeşitli politikalarla şehirlerde yaşamaya teşvik ettik. Güya insanlar şehirde yaşarsa devlete daha az yük olunacaktı ve dolayısıyla daha zengin olacaktık. Fakat hadiseler tahmin edilen gibi gelişmedi. Köylerin neredeyse tamamı boşalınca tarım ve hayvancılıkla uğraşan kimse kalmadı. Neticede şehirde yaşayanlar da kasaptan et alamaz hale geldi.
Hayvancılık yönünden şöyle bir tablo çizilmiş: Ulusal Kırmızı Et Konseyi’nin (UKON) “2024 Yılı Kırmızı Et Sektörü Açısından Değerlendirme Raporu”, besicilerin artan girdi maliyetleri yüzünden büyük zararlar ettiğini gösteriyor. Rapora göre, kesim fiyatları bir yılda yüzde 49,17 artarken üretim maliyetleri yüzde 64,46’ya ulaştı. Bu tablo, karkas sığır eti için 11 aylık piyasa kesim fiyatının ortalama 326 TL, buna karşılık maliyetinin 430 TL olması anlamına geliyor. Yani besici, kilo başına ortalama 104 TL zarar ediyor. Tarım yazarı Gazi Kutlu’ya göre, besiciler son 48 ayın 43’ünde zarar etti. Kutlu, “Maliyetinin altında kesim yapmak zorunda kalan üretici, yeni hayvan alamıyor, ahırların kapasitesi de her geçen gün düşüyor. Türkiye ise bu tabloyu görmezden geliyor” demiş.
Hayvancılıktaki üretim açığını kapatmak için başvurulan ithalat ise devasa boyutlara ulaşmış durumda. 2024 yılında Cumhuriyet tarihinin en yüksek ikinci et ithalat rakamları görüldü. İlk 11 ayda 336 bin büyükbaş, 36 bin küçükbaş ve 73 bin ton kırmızı et için 1,1 milyar dolar ödendi. Son 23 yılda yapılan toplam ithalatın maliyeti ise 11,9 milyar doları buldu. (t24.com.tr, 7 Ocak 2025)
Bazı konuları tembelliğimize bahane ettiğimiz de söylenebilir. Meselâ, Türkiye’nin dertleri tartışılırken “Petrol zengini değiliz. O bakımdan sıkıntı çekmemiz normal” diyenler olur. Petrol zengini olmadığımız doğru. Peki istesek, arzu etsek ve gerekli adımları atmış olsak ‘tarım, hayvancılık ve orman zengini’ olamaz mıyız? Olabiliriz, çünkü bunlar çalışmaya bağlı meseleler. Çok çalışarak petrol bulamayabiliriz, fakat çok çalışarak memleketin her yerini ormanlarla süsleyebiliriz. Aynı şekilde çalışarak tarım arazilerini daha verimli hale getirip, ihtiyacımızı karşılayacak sayıda büyükbaş ve küçükbaş hayvanlara sahip olabilir.
Yapma imkânımız olduğu halde bunları yapmıyorsak kabahat bizdedir, hepimizdedir ve elbette en başta Türkiye’yi idare edenlerdedir.
Bahane üretmeyi bırakıp yapabileceğimiz bu işleri yapalım derim vesselam.