Uzmanların ifadesine göre ‘yalan bir bilgiyi’ ısrarla ‘doğru bilgi’ diye tekrar etmek geniş kitlelerin buna inanmasını netice veriyor.
Ülkemizde de o kadar yanlış iş ‘ısrarla’ devam ettiriliyor ki, zamanla bu yanlış işin ‘gerçek ve doğru’ olduğu kanaati yerleşiyor.
Yargı bağımsızlığı da uluslararası kabul gören bir hadisedir. Fakat Türkiye’de öyle şeyler yaşandı ki, artık yargının ‘bağımlı’ olmasına itiraz eden de kalmadı. Yargı bağımsızlığın en güzel örneklerine şahit olan bir milletin; artık bunu dert edinmemesi garip bir çelişki değil mi?
Hocalarımızdan siyasetçilerimize pek çok kişi, ecdadımızla övünmek için meselâ Osmanlı Padişahı Fatih Sultan Mehmed ile bir mimarın aynı mahkemede ‘adil bir şekilde’ yargılandığını anlatır ve “İşte biz adalete böyle önem veren bir milletiz” der. Doğrudur, tarihimiz bu ve benzeri güzel misallerle doludur.
Peki, ne oldu da artık “yargı bağımsız olmasa da olur” noktasına gelindi? İdarecilerin arzuları istikametinde karar vermeyen hâkimlerin sıkıntı çektiği iddialarını tekzip eden kaldı mı? Sanki idarecilerin yargıya müdahale etmesi ‘hayatın gerçeği’ gibi yorumlanır oldu.
Daha İyi Yargı Derneği Başkanı Av. Mehmet Gün, yaptığı bir açıklamada haklı olarak “Yargıda kalitenin ilk şartı tam bağımsızlıktır” demiş. Adalet Bakanlığı kaynaklı “hızlı adil, güvenilir yargı” ve “2025 adalet hizmetlerinde reform yılı olacak” haberlerini değerlendiren Av. Mehmet Gün, “Eğer yargıda işler iyi gidiyorsa ilâve yatırıma ve reforma gerek yoktur. Eğer reformdan ve ilave yatırımdan söz ediliyorsa iyi gitmeyen şeyler çoktur” tespitinde bulunmuş.
Av. Mehmet Gün, şu değerlendirmeyi de yapmış: “Kaliteli hizmet, en basit, en hızlı ve maliyeti en az olan hizmettir. Yargı hizmetlerinde kalitenin en önemli ve önde gelen şartı ise hizmeti verenlerin tam bağımsız olmasıdır. Kaliteli hizmet için yargının, yasama ve yürütmeden tam bağımsız olması ve hiç kimseden soruşturma izni veya icazeti almadan doğal işlevini özgürce yerine getirebilmesi şarttır. Yargının kaliteli hizmet üretmeye yetkin, yeterli ve yalın bir organizasyon olarak tasarlanması her işlem ve kararının etkin yargısal denetime tâbî, hizmeti verenlerin liyakatli, şeffaf, âdil ve her halükarda hesap verir olması gerekir.” (Derneğin, 8 Ocak 2025 tarihli Basın Bülteni)
Yine hukukçular arasında yapılan tartışmalarda; yargı mensuplarının tayin ve terfileri gibi konularda siyasetçilerin ve idarecilerin son yıllarda daha etkili hale geldiği hatırlatılıp bunun yanlışlığına dikkat çekiliyor. Geçmiş yıllarda bu meselelerde daha hassas davranıldığına millet de şahittir. Yanlış işler yapıla yapılan ‘doğru’ gibi anlaşılmaya başlandı. Vatandaşın da bu yanlışlara pek itiraz ettiği görülmüyor.
Hukuk ve adalet sistemindeki arızaların giderilmesi millet olarak hepimizin menfaatinedir. “Adil yargı sistemi”nden kimseye zarar gelmez. O halde adaletin tecelli etmesi için herkes elinden geleni ardına koymasın vesselâm.