Bilindiği üzere Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF), dünya genelinde çocuklara insanî yardım sağlamaktan sorumlu bir Birleşmiş Milletler kuruluşudur.
Bu kuruluşun küresel eğilimler hakkında yaptığı değerlendirmesine göre, 2024 yılında silâhlı çatışmaların dünyadaki çocuklar üzerindeki olumsuz etkisi rekor bir düzeye ulaşmış. Yani UNICEF’e göre 2024 ‘kötü bir yıl’ olmuş.
Peki, 2024 bitip 2025’e girdiğimize göre ‘kötülükler’ sona ermiş oldu mu? Başta Gazze olmak üzere dünyanın çeşitli bölgelerinde devam eden ‘savaş’lar yüzünden yine en önce çocuklar mağdur olmayacak mı?
UNICEF’in yazılı açıklamasında şu bilgiler paylaşılmış: “Tahmini rakamlara göre, günümüzde giderek daha fazla sayıda çocuk ya çatışmalı bölgelerde yaşıyor ya da çatışmalar ve şiddet nedeniyle göç etmek zorunda kalıyor. Bu durumdan etkilenen rekor sayıda çocuğun hakları da ihlâl ediliyor. Söz konusu çocuklar yaralanıyor, okula gidemiyor, aşılarını kaçırıyor, aşırı derecede yetersiz besleniyor ve hatta bazıları hayatlarını kaybediyor. Bu sayının giderek daha da artması bekleniyor. Dünyadaki tüm insanî ihtiyaçların yaklaşık yüzde 80’i çatışmalar yüzünden ortaya çıkıyor. Çatışmalar ayrıca temiz su, gıda ve sağlık hizmetleri de dahil dünya genelindeki temel ihtiyaçların karşılanmasını da güçleştiriyor.
“473 milyondan fazla çocuk, diğer bir deyişle dünya genelindeki yaklaşık her altı çocuktan biri, çatışmalardan etkilenen bölgelerde yaşıyor. Dünyada II. Dünya Savaşı’ndan bu yana kaydedilen en fazla çatışma, içinde bulunduğumuz bu dönemde yaşanıyor. 1990’larda tüm dünyadaki çatışmalı bölgelerde yaşayan çocukların oranı yüzde 10 civarındayken bu oran günümüzde neredeyse iki katına çıkarak yüzde 19’a ulaştı.
“2023’ün sonu itibariyle 47,2 milyon çocuk çatışma ve şiddet nedeniyle yerinden edildi. 2024’te Haiti, Lübnan, Myanmar, Filistin Devleti ve Sudan da dahil olmak üzere birçok yerde yaşanan çatışmalardaki artış eğilimi, ileride daha da fazla göç yaşanacağına işaret ediyor. Çocuklar dünya nüfusunun yüzde 30’unu oluşturuyor, ancak ortalama olarak mülteci nüfusunun yaklaşık yüzde 40’ını ve ülke içinde yerinden edilmiş kişilerin yüzde 49’unu temsil ediyorlar. Çatışmalardan etkilenen ülkelerde, nüfusun ortalama üçte birinden fazlası (yüzde 34,8) yoksul iken, çatışmalardan etkilenmeyen ülkelerde bu oranın yüzde 10’un biraz üzerinde olduğu gözleniyor.”
UNICEF Genel Direktörü Catherine Russell, ise yaptığı değerlendirmede şöyle demiş: “Çatışma bölgesinde büyüyen bir çocuğun, barışın hüküm sürdüğü yerlerde yaşayan bir çocuğa kıyasla okula gidememe, yetersiz beslenme veya tekrar tekrar evini terk etmek zorunda kalma ihtimali çok daha yüksek. Bu, bizim yeni normalimiz olmamalı. Dünyanın kontrolsüz savaşları sebebiyle bir çocuk neslinin zarar görmesine izin veremeyiz.”
Peki bu tablo karşısında Türkiye’nin, İslam ülkelerinin ve ‘hür dünya’nın susması, beklemesi, ilgisiz kalması kabul edilebilir mi? 500 milyona yakın çocuğu huzursuz eden bir hadise karşısında ‘uyumak’ hatta ‘yatmak’ mümkün olabilir mi?
El ele vererek çocukların da rahat edebildiği bir dünya inşa etmek çok mu zor?