"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Said Nursî ve Cizre Mir’inin âlimleri

Mehmet Emin Bozkuş
12 Ocak 2025, Pazar
Bahar ve yaz aylarında Bésbın ve diğer mesire alanlarına pikniğe, istirahate giden Cizreliler dönüşlerinde Dicle’yi geçmek için vasıta bulamayınca yine bu Handa konaklardı.

Bané Xané; Ban: Bir yükseltinin, tepenin en üst kısmındaki düzlük demektir. Cizre’de yüz yıllar önce bu yükseltinin zirvesinde bir han inşa edilir. Yükselti ismini bu Han’dan aldığı için o mevki Bané Xané olarak anılır. Han Cizre Mirlerinin idare ve konaklama yerleşkesi olan tarihî Bırca Belek’in tam karşındaki tepededir. İkisinin arasında sadece Dicle Nehri bulunur. Bané Xané’nin arkasında da tüm heybetiyle Hz. Nuh’u (as) bağrına basan, misafir eden Cudi Dağı var. Dicle Nehri 1990 kilometrelik seyahatini, yolculuğunun az bir kısmı da olsa Bané Xané’nin tepesinde inşa edildiği yamacın alt kısımlarını tavaf ederek âdeta dokunarak yolculuğuna devam eder. Melayé Cızirî’nin ifadesiyle “hey heyleri üzerinde” olarak Bané Xané mevkiine varınca bir başka kabarır, bir başka coşar Dicle!

Kışın en coşkun zamanlarında Cizre’ye ulaşan Dicle, Cizre’nin etrafını sararken; şehri yarım ay veya ada şekline dönüştürürdü. O an Bané Xané de misafir olan yolcular bu harika manzaraya bakar, âdeta büyülenirdiler.

Karşı tarafa gitmek isteyip vasıta, kelek, sal, gemi bulamayanlar Han’da kalır vasıtanın gelmesini beklerlerdi. Ayrıca keleklerle Diyarbakır taraflarından gelen tüccarlar yorgunluklarını gidermek için bu handa istirahate çekilirlerdi. Tüccarlar belli bir dinlenmeden sonra bağlamış oldukları keleklerini çözer ve hadisin işaretiyle dört nehirden biri olan Dicle’nin o heybetle akan sularına salarak; kimi Musul’a, kimi Bağdat’a giderdi.

Bahar ve yaz aylarında Bésbın ve diğer mesire alanlarına pikniğe, istirahate giden Cizreliler dönüşlerinde Dicle’yi geçmek için vasıta bulamayınca yine bu Han’da konaklardı.

Bu tarihi Han’da; yine tarihe mal olmuş çok anlamlı ve kiymetli bir hadise vuku bulur. Saidé Meşhur (Bediüzzaman) veya diğer adıyla Molla Said; Cizre’de Mustafa (Mıstefayé Miri) Paşanın halka iyi davranmadığını duyar ve Cizre’ye gelmek için yola çıkar. Cizre’ye gelir ve Paşanın olduğu çadırı bularak içeri girer. Mavzerini omuzundan Hançerini belinden çıkarıp otağın bir sütununa asar. Daha oturmadan Mustafa Paşanın karşısına geçerek “Ben Molla Said (o tarihte Molla Saidé Meşur’un yaşı 17’dir) işittim ki halkına zulüm edersin. Seni Hidayete getirmeye geldim. Ya zulmünü terk edip namazını kılacaksın veya seni öldüreceğim” der.

Molla Said’in bu tarz konuşmasından ve âni çıkışından dolayı Mustafa Paşa hiddetlenir, âdeta çılgına döner yerinde duramaz ve çadırın dışına çıkar Molla Said’i öldürmeye yeltenir. Lakin hâzirun durumun vahametini anlar ve araya girerek Paşayı sakinleştirmeye çalışırlar. Uzun konuşmalar sonucu Paşa ikna olur ve öldürmeden vazgeçer. Ve bir şart koşar; Molla Said’e hiddetle der ki: “Âlimlerimle münazara yapacaksın. Eğer sen benim âlimlerimi yenersen ben senin dediklerini yerine getireceğim. Yok eğer âlimlerim seni yenerlerse seni bu gördüğün Dicle Fırat Nehrine atarım.” der. Molla Said “Bütün ulemâyı ilzam etmek benim haddim olmadığı gibi, beni de nehre atmak senin haddin değildir.” der. Netice itibarı ile anlaşırlar ve münazaranın yapılacağı yer olarak Bané Xané tesbit edilir. 

Mustafa Paşa, Molla Saidé Meşur ve âlimler hep beraber Han’a giderler. Âlimler Molla Said’in namını duymuşlar fakat şahsını ilk defa gördükleri için hayran hayran kendisini temaşa ederler. Rivayetlere göre Şeyh Seyda’da oradadır. Lâkin yaşı çok küçük olduğu için münazarayı seyir etmekle yetinir. Önce çay ikramı yapılır. Molla Said çayını içerken bir yandan da âlimleri göz ucuyla inceler bakar ki önlerindeki çaylara dokunan yok hepsi onu seyre, temaşaya dalmış. Kendi çayını içtikten sonra iki üç âlimin önündeki çayları da içer. Bu vaziyeti seyreden Mustafa Paşa içinden: “Daha şimdiden sen kazandın Molla Said” der. Nihayet münazara başlar Cizre Âlimleri Molla Said’e kırka yakın soru sorarlar, hepsinin cevabını verir. Bilerek bir soruya yanlış cevap verir. Âlimler Molla Said’in sorularından birine yanlış cevap verdiğini bile fark etmezler. Münazara biter, herkes kalkar, yola koyulacakları esnada Molla Said “durun filan sorunuza bilerek yanlış cevap verdim. Ama siz yanlış olduğunu fark etmediniz. Doğrusu şu şu şudur” der. Mustafa Paşa “Münazara başlamadan âlimlerimin çaylarını da içen Molla Said zaten o zaman yenmişti ve kendime dedim ki âlimlerim şimdiden kaybetti. Tamam Molla Said sen kazandın ve tüm şartlarını kabul ediyorum.” dedi.1

Cizre’nin Konak mevkiinde bulunan bu tarihî han ne hazindir ki şu anda yoktur...

1- A. K. Badıllı, K.M.T.H., s. 89.

Okunma Sayısı: 251
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı