"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Pir Kureyş - Ebulkasım

Mehmet Emin Bozkuş
18 Ağustos 2024, Pazar
Rivayet edilir ki; PİR, küffarla harpten dönerken mağara evine gelir. Belli bir istirahattan sonra halvethanesine çıkar ve seyr-i sülûka dalar.

Memleketimin buram buram Medeniyet ve tarih kokan yerleşim yerlerinden Midyat, Dargeçit ve İdil İlçeleri üçgeninde medfun bir velî zattan bahsedeceğiz. Bu zat Pir Kureyş veya nam-ı diğer Ebulkasım’dır. Bu velî zatın aynı zamanda Hz. Peygamberin (asm) akrabası, yani Kureyşî olduğu rivayet edilir.

İdil İlçesine 30, Dargeçit İlçesine 25, Midyat İlçesine 50 km mesafede olduğu tahmin edilen üç vadinin kesiştiği bir bölgededir Pir Kureyş. 

Dilden dile anlatılagelen bu yerleşim yeri olan üç vadinin çok eski tarihlerde Cizre-El Cezire toprakları olduğu rivayet edilir. Çevre köylerdeki insanlarda bu bölgenin eskiden Cizre toprağı olduğunu söylemektedir. Bu üç vadi takriben yedi-sekiz km uzunluğunda. 

Vadiler asırlardır ayakta olan meşe ağaçlarıyla doludur. Çevredeki köy sakinleri hiçbir zaman bu ağaçları kesmemiş, dokunmamış. Meşayih’in yakınındaki köylerin insanları Ebulkasım’ın kudsiyetine ve hatırasına binaen bu ağaçları Meşayih’in malı olarak bilir. Bundan dolayıdır ki her bir ağaç muhteşem ve heybetli bir yükseklik ve kalınlıkta görünmektedir. 

Yüzlerce kuş türüne ev sahipliği yapmaktadır bu ağaçlar. Vadi etekleri boyunca yüzyıllar öncesinden yıkıldıkları tahmin edilen harabeler göze çarpmaktadır. Bu binaların inşasında kullanıldığı tahmin edilen taşların büyük çoğunluğu toprağa gömülmüş vaziyettedir.

Bu üç vadinin diğer yamaçlarında Pir Kureyş’in dışında da beş PİR’in daha mezarı bulunmaktadır. Bu Pirler:  PİR’é DERVEŞ, PİR’é SİN, PİR’é MIRADA, PİR’é REŞ, PİR’é DEL.

Hepsinin de türbelerinin etrafında asırlardır ayakta kalabilen dev meşe ağaçları ile çevrilidir. O bölgede (üç vadi) dev meşe ağaçları gözüne çarptığında bil ki orada bir Meşayih, bir Pir yatmaktadır.

Orta vadinin iki tarafında da Pir Kureyş’in birer evi bulunmaktadır. Evlerden birisi kuzeye bakan ve yekpare kayaya oyulmuş mağara evidir. Görkemli bir mağara evi. Kapıdan içeri girildiğinde kayayı oyarak odalara ayırmışlar. Mağara evin üst kısmında yöre insanın “Hılvethane” dedikleri Meşayih’in “seyr-i sülûk” odası da bulunmaktadır. 

Kaya evin hemen sağında yine kayaya oyulmuş bir cami de vardır. Caminin güney bölümüne kayaya muhteşem bir mihrap kazılmış. Vadinin güney tarafındaki evi ise kesme kireç taşından inşa edilmiş. Lâkin taştan yapılmış evi tamamen yıkılmıştır.

Rivayet edilir ki, Pir küffarla harpten dönerken mağara evine gelir belli bir istirahattan sonra halvethanesine çıkar ve “seyr-i sülûk”a dalar. Bu seyr-i sülûk sabah namazına inerken son bulur. Diğer zamanlarının büyük bir kısmını da evinin yan tarafındaki camide ibadet yaparak geçirir. 

Askerleriyle küffara aman vermeyen ve düşmana çok zayiat verdiren Pir Kureyş, HEĞ Bölgesindeki düşman askerlerini perişan ettiği için; bir gece düşman olağanüstü bir toplantı yapar ve sabaha kadar devam eden toplantıdan “Ne pahasına olursa olsun Pir Kureyş’i ortadan kaldırmamız gerekir” kararı çıkar! Düşman o kararla kendilerini feda edecek gönüllü dört cesur askeri tespit eder.

Bu dört asker planlarını devreye sokmak için ilmek ilmek hesap yapar. Düşman Pir Kureyş’in çok iyi korunduğunu bilmekte; lâkin hangi günlerde yığma taştan yapılmış ve güneye bakan evinde kaldığını tespit eder. Düşman bir gece  Pir Kureyş’in orada olduğunun kesin ihbarını alır! 

Kimselere görünmeden evin yanına kadar sokulurlar! Düşmanın eve sokulduğu anda Pir Kureyş namaz kılmaktadır. Düşman bu durumu fırsata çevirir ve dört askerden biri hızlı bir hamle ile Pir’in arkasından kılıcını Pir Kureyş’in boynuna atar! Öyle hızlı vurur ki başı gövdesinden ayrılır ve o dik yamaçtan vadiye doğru yuvarlanır. Pir Kureyş’in şu anda mezarının bulunduğu yerde durur. Pir Kureyş’in askerlerinin yaptıkları istişarede ve alınan karar ile Pir Kureyş’in vadinin üstündeki başsız vücudunu da başının durduğu yere getirme kararı alınır. Ve orada PİR KUREYŞ için bir mezar hazırlanır naaşı içine defnedilir.

Tahminen yirmi bin metre kare alan olan bir mezarlığın ortasındadır PİR Kureyş’in Mezar odası. Kubbenin güney tarafına bir bahçe duvarı inşa edilmiş. Yüz yıllardır inşa edilmiş kubbeli mezar evi çok tahrip olduğu hâlde hâlâ ayaktadır.

PİR Kureyş şehit olduktan sonra her yıl Miladî takvimin 11 Eylül’ünde; yani şehadet yıl dönümünde onun adına çevredeki köyler o güne denk gelecek şekilde Zev-ziyafet verilirdi. 

Ziyafeti veren köyler: Kayı, Bostanlı, Beğendik, Ezdina, Belen, Çukurdere, Çukurlu. Ev sahipliği yapan köylü yüzlerce küçük baş hayvan keserdi. Büyük kazanlarda bulgur pilavı ile beraber bölgeden gelen binlerce misafire ikram ederdi. Bu misafirlere üç öğün yemek ikramı yapılırdı.

Bu insanlar 25 Eylül sabahından ertesi günün sabahına kadar PİR Kureyş’teki düzlükte kalırlardı. Şu anda kullanıma elverişli olmayan kayaya oyulmuş camide ibadet ederlerdi. Dikkat çekici bir husus; Zev’e iştirâk eden binlerce davetlinin o gün ve gece Zev mevkiinden ayrılmamaları. Ve sabaha kadar uyanık kalmaları. Gece boyunca yaktıkları meşe ağaçlarının dev kütüklerinin ışığında hem zikir halkaları tutar hem gecenin soğuğundan korunmak için ısınırlardı. 

Yakın bir tarihe kadar bu ZEV’e iştirak eden bazı büyük din âlimlerinden bir kaç zatın adını zikredersek: Şeyh Ahmet Hıznevî, Şeyh Mehmet Nurî, Şeyh Said Seyda El Cezerî (Şeyh Seyda Pir Kureyş Ebülkasım’ın soyundan gelmektedir ve Nakşibendî Tarikatı’nın Halidî kolunun şeyhidir), Şeyh Halil SERDEFE, Şeyh Hüseyin BASRET. 

Bu büyük din âlimleri oradaki davetlilerle beraber vadinin büyük düzlüğünde arbane eşliğinde zikir halkalarına katılırlardı. 1948 yılında yine bir PİR Kureyş Zevine iştirak eden Şeyh Seyda El Cezerî zikir halkasında bulunduğu bir esnada Cizre’den iki genç sofi gelir ve Şeyh Seyda’ya: “Bugün bir oğlunuz dünyaya geldi” müjdesini verirler. O gün dünyaya gelen oğlu (Rumi 25 Eylül 1948) Tarikat Şeyhliğini babasından sonra devir alacak Şeyh Muhammed Nurullah Seyda El Cezeri’dir. Zikir halkalarında manevî atmosfer zirve yapınca insanların çoğu cezbeye gelirmiş. Ne yazık ki tahminen kırk yıldan beridir bu ZEV geleneği sonlandırılmış. Gönül ister ki bu gelenek, bu güzel adet, bu manevîyat ve kardeşlik kokan ZEV iklimi tekrar devam etsin. Tekrar canlansın.

Okunma Sayısı: 965
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • İbrahim

    18.8.2024 11:49:07

    Kaleminize sağlık Emin hocam. Kıymetli yazılar kaleme alıyorsunuz.

  • Abdurrahman

    18.8.2024 05:34:12

    Detaylı ve önemli bilgi için teşekkür ederim

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı