Yarım asırdan fazla hukukumuz olan bir dostumuzu, sevgili ağabeyimizi, Prof. Dr. Ahmed Alper’i de, âhiret âlemine yolcu ettik.
Hemen, bir sinema şeridi gibi hatıralar gözümün önüne geldi. Asıl memleketi Maraş idi. Ama İstanbul’da askerîye adına Tıp Fakültesini bitirip, Ankara Gülhane Hastahanesine gelmişti. Hastahanenin yakınındaki Aşağı Eğlence Mahallesi’nde oturuyordu. Komşuyduk.
Çok muhterem, nâif bir insandı. Herkese yardım etmeye çalışırdı. İyi bir gastroenteroloji tabibiydi. Bir akşam oturmasına gitmiştik. Babam rahmetli saf bir insandı. Ahmed Ağabey, biraz böyle midesini tutuyordu. Babam, ne olduğunu sorunca, “Mehmed Amca, biraz midem rahatsız” dedi. Peder de hemen, ona şifalı bitkilerden tavsiyede bulunmaya başladı. “Yahu baba, zaten, Ahmed Ağabey mide doktoru” demiştim de, hep beraber nasıl gülüşmüştük.
1980 fitnesine kadar beraber hizmetlerimiz olurdu. Günde, 10-15 Yeni Asya gazetemizi alıp, dağıtırdı. 1980’de, ağabeyim Erzurum Hasankale’de yedek subaylık yaparken, o da, Erzurum, Mareşal Çakmak hastahanesinde, Tabib Binbaşı idi. Ağabeyimi ziyaret için Mehmedcik expresi ile Erzurum’a giderken camdan şöyle bir bakayım diye başımı dışarı uzatır uzatmaz, trenin lokomotifinin bacasından çıkan bir madde gözüme girdi, çok rahatsız oldum. Ahmed Ağabeyi aradım, “Hemen gel!” dedi. Gittim, orada tedavi ettirmişti.
Ben, 1981 senesinde Erzurum’dan evlenince, sadece hanımlara ait olan nikâhımızın şahidliğini, hanımı Serpil Ablamız yapmıştı. Erzurum’da, lojmanlarımız yakındı, orada da, görüşüyorduk. Bir gün Erzurum’da iken, sohbet ediyorduk. Böyle bir makama, mevkie gelen yeni kişiler için, bana bir söz söylemişti, o gün, bugündür unutmuyorum. Kendisi, o zaman Binbaşı rütbesindeydi. “Osman, bizim askeriyede bir tabir var. ‘Teğmenin yenisi ile Albayın eskisi, kendini paşa zanneder!’ diye, işte o gibiler de böyledir” dedi.
Gülhane Askerî Hastahanesinde, Tbp. Albay, Gastroenteroloji Prof. İken, başta Süleyman Demirel olmak üzere; meşhur zevatı tedavi etmişti. Hekimliği çok iyiydi. Ama bu muhterem, hanımı başörtülü, hacca gitti diye, 28 Şubatçılar tarafından, ordudan atılmıştı. 2000 senesi idi galiba, (askeriyeden atılan askerler) olarak düşünülüp, daha sonra “Adaleti Savunanlar Derneği”ni (ASDER), kendisi de ilk başkan olarak kurmuşlardı.
Ankara Kocatepe Bediüzzaman Mevlidleri’nin birinde, cami avlusunda görüştük. Beni, bir iki defa, midemdeki rahatsızlıktan dolayı tedâvi etmişti. Bir ara, özel bir hastahanede çalışmış, daha sonra kendi muayenehanesini açmıştı. Ankara’ya gittikçe, umumiyetle yanına uğrardım. Daha sonra, muayenehanesini, hizmete vakfetmişti. Cum’a namazı sonrası, orada sohbet yapılıyordu. Bir iki defa da, ben gitmiştim.
Her mübarek gün ve geceler ile bayramlarda telefon eder, tebrik ederdim. Ama bir iki bayramdır konuşamadı, tahminimce alzheimer olmuştu, üzüldüm. Bir müddettir yoğun bakımda ve yakın zamanda da, entube olmuştu. 11 Ocak akşamı, vefat haberini aldım. Allah rahmet eylesin, makamı Cennet olsun. Başta Serpil Ablamız ve oğulları olmak üzere, hepimizin başı sağ olsun!