Niyet, o ibadeti veya ameli ne için yaptığımızın kalbimizdeki “izahıdır”. Meselâ perhiz yapmak için aç kalırsak, perhiz yapmış oluruz. Niyetimiz ne ise, Allah’tan onu buluruz. İyi bir perhizle şişmanlıktan kurtulmak veya bir kısım hastalıklardan şifa bulmak isteyebiliriz. Bu durumda perhiz bizim için şifa kaynaklarından birisi olabilir. Allah dilerse şifa verir.
Ama perhiz niyetiyle oruç tutmuş olmayız. Oruç tutmak için, “Allah rızasını gözeterek oruç tutmaya niyet” etmemiz lâzım. Oruç aynı zamanda perhizi de kapsayabilir ve beklediğimiz şifayı oruçla da elde edebiliriz; ama niyetimiz Allah rızasını kazanmak gayesiyle oruç tutmak olduğu için, evvela ibadet yapmış oluruz.
Niyet bir bakıma, tutulan oruç için Allah’tan rıza, feyiz, bereket, rahmet, mağfiret ve sevap ummak demektir. Bu da –inşallah- geçmiş günahların bağışlanmasına vesîle olur, yeni günahlara da kalkan olur. Öyleyse Üstad Bediüzzaman Hazretlerinin ifadesiyle niyet, önemli bir iksirdir ki, âdi bir harekete ibadet niteliği kazandırır; görünüşte ibadete benzeyen bir davranışı da âdi bir harekete çevirir.
Niyetsiz ibadet olmaz. Mü’minin ameli niyetinde gizlidir. Başka bir ifadeyle, mü’minin niyeti amelinden hayırlıdır. Niyetimiz ne ise, amelimiz odur.
Oruç için niyet, kişinin oruç tutacağını bilmesi ve oruç tutmaya karar vermesinden ibarettir. Oruç için sahura kalkılması, oruç için sahurda bir bardak su içilmesi veya oruç için sahurda bir lokma bir şeyler yenilmesi de niyet yerine geçer.
Ayrıca dil ile de niyet edilebilir. Dil ile niyet edileceği zaman şöyle denir: “Niyet ettim Allah rızası için yarınki Ramazan orucumu tutmaya.”