Müezzin-zâde Hâfız Ahmed Paşa 1564 doğumlu. Sultan 1. Ahmed’in kızı Ayşe Sultan’la evli olduğu için “Damad Hâfız Ahmed Paşa” olarak bilinir. Pomak asıllı olup Filibeli bir müezzinin oğludur. Babasının mesleğinden dolayı Müezzin-zâde olarak da anılır.
Küçük yaşlarda hıfzını tamamlayan Hâfız Ahmed Paşa, on beş yaşında İstanbul’a gider. I. Ahmet zamanında sesinin güzelliği fark edilerek Enderun’a alınan Hâfız, şair tabiatı sayesinde kısa sürede devlet kademelerini yükselir ve 2. dönem de sadrazamlık yapar. I. Ahmed’in kızı ve Sultan IV. Murad’ın kız kardeşi olan Ayşe Sultan ile evli olması, hitabeti, güzel sesi insanlarla sıcak ilişkileri döneminin sevilen ve liyakatli bir devlet adamı haline getirmiştir.
Yaşamında da askerlik hep ön plânda olmasına rağmen aynı zamanda şairdir. Hâfız’ın divanında hiç kasidesi yoktur; ancak Sultan I. Ahmet’in gazellerinin çoğunu tanzir etmiştir. Topkapı Sarayı I. Ahmed Kütüphanesinin yemek odasında bulunan çeşme üzerindeki kitabeleri Müezzin-zâde Hâfız Ahmed Paşa yazmıştır.
Şairin Arap ve Fars edebiyatını iyi bildiği bildirilmektedir. Veysi Efendi, Hâfız Ahmed Paşa’dan söz ettiği mektuplarında sık sık Hâfız’ın övgüsüne yer vermiş, cihana böyle bir vezirin gelmediğini belirtmiş, Hâfız’ın eşsiz şiirler yazdığını dile getirmiştir.
Ne var ki siyaset entrikaları Hafız Ahmed Paşa’nın yakasına yapışacak, başta Kösem Sultan ve yardakçısı Topal Recep Ağa tarafından canına kast edilecektir.
Bu ikisinin kışkırtmasıyla ayaklanan kapıkulu askerleri tarafından padişahın gözleri önünde 1041/1631 yılında linç edilerek öldürülen paşa, vasiyeti gereği Karacaahmet Mezarlığında medfundur.
Tarihimizin bu acımasız elim kanlı olayında padişah 4. Murad henüz küçük ve ipler annesinin elinde olduğu için bu infaza karşı koyamayacak, gözü önünde paramparça edilen veziri için ‘Hafızım’ diye diye saray duvarlarını inletecek şekilde bağıracak intikamını almak için de gün gün güçlenip ayak takımlarını devre dışı bırakacak ve en nihayet “Bre melun! Diz çök!” sayhasıyla Topal Recep Ağa’yı öldürüp annesini bertaraf edecektir.
Camisi orijinal hali olmasa da onun hayratı olarak vasfını yerine getirir. Çok bilinen merkezî Fatih Camii’nin Malta Çarşısı girişinde sessiz sedasız duruşu hakkında bilgi vermeyi hak edecektir elbet.
İstanbul eserleri mevcut olup ta hikayesi çoktan unutulmuşların da meskenidir.
Dünya iste; haksızlığa uğrayan çok, zalimin gücü fazla, mazlumun ahı arşta deveran edip durur.