"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Edep sen ne güzel şeysin!

Zeynep ÇAKIR
25 Aralık 2024, Çarşamba
Ayşe Kulin’in babannesinden aktardığı çok ibretli bir hatıra var. Çocuktum diyor, babannemin bahçesinde oynuyorum. Babannem de et pişiriyor.

Birazdan çıkıp bahçe duvarına bitişik evdeki komşusuna sesleniyor. Ayşe’nin canı sizin ağaçtaki şu eriklerden çok çekmiş komşucum, biraz verebilir misin? Komşu da tabii ki büyük bir memnuniyetle diyerek hemen bir tabağa koyup veriyor.

Ben diyor nasıl kızıyorum babaanneme, ben öyle bir şey istemedim, neden böyle söyledin? Babannem tabağı evdeki bir kaba boşaltıyor, komşunun tabağına et yemeğinden koyuyor, -hani tabak boş gitmez ya- bunu komşuya ver diyor.

Ben yine anlamıyorum diyor Ayşe Kulin, ama babaanne bunun için neden yalan söylüyorsun, yine verirdik bu şekilde. Tabiî ki verirdik kızım ama o zaman incitirdik. İyiliğin incitmeden yapılanı makbul.

Büyüklerimden gördüğüm Müslümanlık böyleydi diyor yazar, güzel ahlâkla bezenmiş bir şekildeydi.

Yapılan iyiliğin de bir âdâbı, edebi olduğunun, karşındakini rencide etmeden yapılanın bir örneğiydi bu sadece. Benzerlerini çok farklı zamanlarda gördüğümüz, öğrendiğimiz Küçük Ağa romanı, TRT’de dizi olarak yayınlanmıştı, bilenler bilir.

Bir sahnesinde Küçük Ağa -nâm-ı diğer İstanbullu Hoca- Emine Hanım’la izdivaç ediyor. Daha önce birbirlerini belki de hiç görmemişler, belki hanım gizlice kapı aralıklarından görmüş ama hoca hiç görmemiş diye hatırlıyorum, zira devrin âdeti böyle.

Gelinin yüzünü açtığı sıradaki o utanma duygusunu, o gözlerini yerden kaldıramama halini, göz göze gelince de eşini beğendiğini gösteren o sımsıcak gülümseme, edep timsali bir terbiyenin helalinden bile çekinme raddesinde verildiğinin dersiydi. Yıllardır hiç unutmadan aklımda kalmış.

Ve ben henüz yeni yetişme bir kızım, karşı eve acele ile geçiyorum. Mahallede camiden dönen bir amcanın önünden tam hızla geçmek üzereyken sert bir sesle durdurdu. Zaten soyadı da Sert’ti amcanın. Kızım dedi, yaşlı bir adam, büyüğün olarak geçiyorum, sen önümü kesiyorsun, olmaz böyle. Önce büyük geçsin diye beklenir, sonra geçilir, ailenden hiç görmedin mi? 

Tabiî ki üslûp çok ağırdı, canım yandı, ağlayacak gibi oldum, cevap veremedim vermezdim de. En azından o kadarını biliyordum:) Çok gücendim, kırıldım, fakat hemen sonra hak verdim. Benim yaptığım yanlış, amcanın üslubu yanlış olmakla beraber tepkisi doğruydu. Edep burada da büyüklere her daim söz, hâl, davranış, cemiyet hayatındaki öncelikler meselesinde saygı göstermek şeklinde tecelli ediyordu.

Eski insanlara bir bakın. Büyük küçük farketmez, biri kapıdan içeri girdi mi, sadece karşılayan değil herkes topluca ayağa kalkardı. Saygı, terbiye denilen şey her yerde, aynı düzeyde olmamakla ve ailenin anlayışına göre değişmekle beraber, edebin öncelikli tutulduğu uygulamalar vardı. Babamız geldiğinde paltosunu almak, terliğini vermek, havlusunu tutmak gibi görevleri anlatırdı büyüklerimiz. Sevgiden önce saygı ve evin her yerine sinmiş bir edep anlayışı hakimdi. Böyle bir terbiyeden geçen kız, yeni evinde de aynı davranışı gösteriyordu. Bugün ‘edep sen ne güzel şeysin’ diye geyiği yapılan, güya gülmemiz beklenen yılışık şeylerin, edebin yamacından bile geçmediği âşikârdır.

Çocuğunun sünnet cemiyetinde gelin olan anne, kaynanası gelince yaptığı şımarıklığı marifet gibi sunan gelin, kocasından para almak için yaptığı sahtekârlığı övünerek kayda alan kadın, şöyle etmişimdir, böyle yapmışımdır minvalli sonradan görme paylaşımların altına ironi olarak ‘edep sen ne güzel şeysin’ yazılsa ve biz bunların zaten ironi şaka olduğunu bilsek bile, etkileşim uğruna saygı, hayâ, utanma duygusunu zir ü zeber eden bu hallere ironik değil, gerçekten “Edep Ya Hu” diyoruz ve “Edep sen ne güzel şeysin” tesbitinin gerçek manasıyla bu kimselere de uğramasını temenni etmekten kendimizi alamıyoruz.

Okunma Sayısı: 758
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı