Mahzûm kabilesinden hırsızlık yapan bir kadının durumu Kureyşlileri çok üzmüştü.
Onlar, bu konuyu Rasûlullah (asm) ile kim konuşabilir diye kendi aralarında müzakere ettiler. Bazıları, buna Üsâme bin Zeyd’den başka kimse cesaret edemez, dediler. Üsâme, onların istekleri doğrultusunda Resûlullah ile konuştu. Bunun üzerine Rasûlullah, Üsâme’ye:
“Allah’ın koyduğu cezalardan birinin uygulanmaması için aracılık mı yapıyorsun?” diye sordu. Sonra ayağa kalktı ve halka şöyle hitap etti:
“Sizden önceki milletler şu sebeple yok olup gittiler. Aralarından soylu, mevki ve makam sahibi biri hırsızlık yapınca onu bırakıverirler, zayıf ve kimsesiz biri hırsızlık yapınca da onu hemen cezalandırırlardı. Allah’a yemin ederim ki, Muhammed’in kızı Fâtıma hırsızlık yapsaydı, elbette onun da elini keserdim.”
Bir de Molla Güranî var, Şehzade Mehmed’in hocası, Kazasker İstanbul Müftüsü... 2. Murad’ın yetişmesi için oğlunu teslim ettiği... Haşarılık yaptığı zaman dövmesine izin verdiği... Şehzadeyi yetiştiren, onu Fatih yapan, hükümdarlığında şeriata aykırı bir durum gördüğünde katiyen boyun bükmeyip sürgünü göze alan hakkaniyet abidesi bir şahsiyet.
Kıssa gibi okurken tasdik edilip, uygulamada güçlü olanı koruyan her tutum İslâmî olmaktan uzak olduğu gibi insanîlikten de uzaktır.
Ve bu yakın tarihte soyunun oradan geldiğini iddia eden ve “Güran” soyadını taşıyanların sergilediği vahşete “ensar” olup kapatmaya çalışanların garabetini izliyoruz bir aydır.
Soyu sopu ile övünmek Cahiliye âdeti olduğu gibi, bu dönemde diri diri toprağa gömülen kız çocukları gibi, bir yavruyu hunharca öldürmek de Cahiliyye adetidir.
Narin, bu karanlığın hem kurbanı ama aslında hem de kahramanıdır.
Cinayet aydınlanınca güçlü olanın “alikıran baş kesen” olamayacağını, delil karartma ile bu işten kurtulamayacaklarını, adaletin bu asır derebeylerine fırsat vermeyeceğini görelim tez zamanda inşallah.
Kimi yemekten içmekten kesilir, ben yazı yazmaktan kesildim. Suya yazı yazmak nasıl beyhude ise, derede bir çuvalda “narin bedeni” bırakan o vahşi zihniyeti tarif etmeye kelimeler kiyafetsiz.
Eğer adaletin kılıcı keskin olmaz, şeriatın kestiği parmak acımaz denmez ve cezalar en sert biçimde verilmez ise, hırsızlar Polat, Salimler zalim, Yükseller alçak, Enesler engerek, Narinler mazlum, haksızlığa karşı susanlar dilsiz şeytan olur. Böyle bir toplumda yaşamak ise insana zül olur. O yüzden ki “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın” demiştir Şeyh Edebali.