Kılıçdaroğlu, CHP olarak millet ile helâlleşmemiz lâzım demiş, doğru da demiş. Bunu ne derece yapabilir zaman gösterecek. Bunu diğer partiler de yapmalı.
CHP, bugün senelerdir iktidarda olmamasına rağmen, en çok dayak yiyen partilerden biri. Hatta icraattaki yanlışlar, CHP’yi döverek kapatılmaya çalışılmaktadır. Aslında buna biraz da CHP sebep olmaktadır. Geçmişte millete yaşattığı travmalar buna yol açmaktadır.
Yoksa kabul etmediği müddetçe babaların hatalarından evlâtları sorumlu olmaz kaidesince, bugünün CHP’si, eskinin bilhassa tek parti döneminin CHP’sini kabul etmediğinde, geçmişin ağır suçlamalarından kurtulur.
Bunu fark eden Kılıçdaroğlu, millet ile helâlleşme adına bu yanlışları telâfi etmeye çalışmaktadır. Bizlere düşen ise değişmek ve düzelmek isteyenlere, hayır sen değişemezsin demek değildir. Belki Üstadımızın, Hilmi Uran’a “İnkılâbın kusurlarını baştaki bir-iki kişiye verin” dediği gibi diyerek kendini düzeltmenin ve helâlleşmenin yollarını göstermektir.
Bu doğrultuda helâlleşmenin olması için öncelikli olarak bugünkü CHP’nin geçmişin CHP’sinin yanlışlarına sahip çıkmaması gerekir. Dahası, geçmişte kendilerine zulmedilen, Mehmet Âkif’ten Üstad Said Nursî’ye kadar büyük bir kesimden ve şapka giymediği için asılanlardan, Kur’ân okuduğu için hapse atılanlardan, inancından ve değerlerinden dolayı zulme uğrayanlardan Dersim’de toplu katliâma maruz kalanlara kadar helâlleşme istemelidir.
Bu helâlleşmeyi CHP yapabilecek mi, tek parti ve tek adam dönemi yanlıştı, millete sorulmadan yapılan icraatlar yanlıştı, CHP’nin ideolojik devletin temsilcisi olması, tarihi süreçte birçok darbelere, muhtıralara, baskılara arka çıkması yanlıştı diyebilecek mi? Tek parti döneminde, Osmanlının son elli senesinden gelen Meşrûtiyet tecrübesinin yok sayılması ve adı Cumhuriyet, aslında tek adam istibdat dönemi yanlıştı diyebilecek mi?
Kısacası CHP Kemalizmden kurtulup, demokrat olabilecek mi?
Kemalizmin ne demek olduğunu bir de şu satırlardan okuyalım:
“Mesele rejim meselesidir. Kemalizm, kuvvetlerin ayrılmasını reddeden bir siyasî doktrindir… Kemalizm’de yasama kuvveti, yürütme kuvveti, yargı kuvveti diye bir şey yoktur… Kuvvet tektir, millî kuvvettir, millî iradedir. Bunun aksine düşünmek CHP’yi inkâr etmektir…”
(Cumhuriyet 2 Aralık 1947)