Ölüm Yenilmiştir
Bu bahsimizde Risale-i Nur Külliyatı’nın tecdit ettiği, yenilediği, yeniden ümmete ispat ederek ders verdiği, ümmeti ona çağırdığı alanları sadede konu başlıklar hâlinde vereceğiz. Çünkü Risale-i Nur’un insanlığı çağırdığı devasa meseleler var:
Bir defa, herkesin en büyük meselesi ölüm değil midir? Bu, Risale-i Nur’da öldürülmüştür. Ölümün yokluk olmadığı, insanın öldükten sonra dünyadan daha güzel bir âleme gittiği Risale-i Nur’da izah ve ispat edilmiştir.
Öldükten sonraki hayat herkesin dünyasını, ağız tadını etkileyen en derin meselesi değil midir? Bu mesele Risale-i Nur’da çözülmüştür, herkesin, her okuyanın “iyi ki varmış” diyebileceği en mutlu meselesi hâline getirilmiştir.
Haksızlıkların, zulümlerin hesabının zalimden sorulacağı, dehşetli bir mahkemenin varlığı ve gelmekte olduğu herkese gösterilmiştir.
Allah’ın varlığı ve birliği herkese anlayacağı bir dil ve üslup içinde, aksi ispat edilmeyecek biçimde Risale-i Nur’da anlatılmıştır. Allah’a iman ayetleri muhteşem biçimde açıklanmıştır.
Kıyameti mi, Mahşeri mi Merak Ediyorsunuz, Gelin!
Mahşer var mıdır, varsa nedir, nerededir, dünyadan sonraki hesaplaşma nasıl bir şeydir, ahiret hayatı ne kadar aklîdir, ne kadar bize yakındır gibi sorular uykunuzu kaçırıyorsa eğer, tam sizi mahşerin ve ahiretin sokaklarında gezdirecek bir eser mi arıyorsunuz?
Kıyamet kopacak mı, ruhlar ebedî yaşayacak mı, insan ahirette ruhen mi bedenen mi yaşayacak, melekler gerçekten var mıdır, varsa nerede yaşıyorlar, dünyanın sonu var mı? Dünyanın sonunda ne olacak?
Dünyadan sonra dünyadan daha güzel bir hayat ve gençlik var mıdır? Varsa neresidir? Cennet denen âlem bir efsane midir, bir masal mıdır? Gerçekten var mıdır? Varsa nasıl ulaşacağız? Orada biz mi, başkaları mı oturacak?
Böyle şüpheleriniz ve sorularınız var ve siz hâlâ Onuncu Sözü, Yirmi Sekizinci Söz’ü, Yirmi Dokuzuncu Sözü, Meyve Risalesi’ni, Gençlik Rehberi’ni, Ayetü’l-Kübra’yı okumadıysanız, bence siz şüphelerinizi ve sorularınızı ciddiye almıyorsunuz demektir.
Allah’ın birliğinin kâinata halkalar gibi geçmiş delillerine şahit olmak için, tahkikî delil ile Allah’ın varlığını ve birliğini bilmek için size Yirmi İkinci Sözü okumaktan daha büyük bir haz olabilir mi?
Sorularınızı Ertelemeyin
Kader nedir, insan kendi kaderini kendisi yazıyor, insan kaderinin baskısı altında mıdır, kaderini yenebilir mi? Allah bunca insanın kaderini nasıl yazıyor gibi kader soruları mı aklınıza takıldı; buyurun, Yirmi Altıncı Söz tam size göre.
Kur’ân ayetlerinin ne denli hakikatlerden bahsettiği, ne denli ciddî bir biçimde bütün insanlığa hitap ettiği, bütün insanlığı hakka ve hakikate davet ettiği gibi ciddî sorularla meşgul iseniz, rica ederim, bir kere Yirmi Beşinci Söz’ü okuyun.
İslâm fıkhının içtihada neden ihtiyaç duyduğu, hakikat bir değil mi neden birden fazla hakikatin olduğu, Sahabelerin peygamberlerden sonraki üstünlüğünün nedeni, bizler Sahabeden üstün olabilir miyiz? gibi meseleleri çözmek için Yirmi Yedinci Söz’ü ihmal etmeyin.
Peygamberler gereksiz midirler? Onlar ne yaparlar, ne emrederler, onların verdikleri bilgiler bizim için neden önemlidir, onlar hakikati nasıl öğrenirler? Hazret-i Muhammed (asm) bizim aklımız mıdır, bize verdiği bilgiler gerçekten doğru mudur, bu bilgiler şimdi mevcut mudur; bunları mı merak ediyorsunuz; haklısınız! Siz o zaman hiç vakit geçirmeden On Birinci Söz’ü okuyun.
Sorularınızı ihmal etmeyin. Cevaplarını ertelemeyin. Bugünden tezi yok, onların cevaplarını edinin. Ve öğrenin. Bu size yeni bir hayat bahşedecek; buna inanın.