İzmir’den Hilmi Çekici: “Adalet ve ibadet arasında nasıl bir ilişki vardır? Adaletin önemi nedir?
Anasır-ı Erbaa
Bediüzzaman der ki: “Kur’ân’daki anasır-ı esasiye ve Kur’ân’ın takip ettiği maksatlar tevhid, nübüvvet, haşir, adalet ile ibadet olmak üzere dörttür.”1
1-Tevhid: Allah’ın varlığı ve birliği inancıdır.
2-Nübüvvet: Peygamberlik demektir.
3-Haşir: Ahirete iman Kur’ân’ın üçüncü önemli esasıdır. Haşir, fizikî olarak diriltildikten sonra tüm insanların adil bir yargılama için toplanacağı gerçeğidir. Ahiret, mahşerden sonra sonsuza kadar devam edeceği Kur’ân tarafından bildirilen fizikî hayatın ve cismanî diyarların adıdır.
4-Adalet ve ibadet: Adalet sosyal hayatımızı, ibadet de şahsî hayatımızı düzene sokan unsurlardır ki, Kur’ân’ın takip ettiği dördüncü esastır. Sosyal hayatta adaletsiz bir yaklaşım kesinlikle kul hakkını mucip olur. Ferdî hayatta ibadetsiz bir yaklaşım da, kişinin kendine zulmetmesi demek olur. Esasen adalet ibadetle başlar. İbadet de adaletle başlar ve yaşar.
İbadet kişinin ifrat ve tefritten uzak, duygularını ve cihazatını haramdan koruyarak helal yolda vasat bir şekilde kullanmasıdır. Ki bu, kişinin kendisine adaletli davranması demektir. Adalet bu yönüyle ibadetten başlar. Kendine âdil olan kul, topluma da âdil olur. Topluma âdil olmayan insan, bunun hesabını âdil olan Allah’a ya bu dünyada, ya da mahşerde çetin öder.
Siz Uyuyor muydunuz?
Hz. Ömer’in, Cahiliye zamanında Amr bin As ile birlikte yolu İran’a düşmüştü. İran’da Medayin şehrinde konaklarken, develerini ve paralarını çaldırdılar. Ardından İran’ın o günkü Kisra’sı Nuşirevan’ın huzuruna çıktılar ve soyulduklarını söyleyip şikâyette bulundular. Nuşirevan:
“Demek devenizi ve paranızı çaldırdınız! Siz uyuyor muydunuz?” diye çıkıştı.
Ömer:
“Evet, biz uyuyorduk! Sanıyorduk ki, siz uyumuyorsunuz!” dedi.
Nuşirevan:
“Haklısın Arap! Ülkemde misafirler taciz edilirken benim uyumam reva mı? Bana bir hafta süre verin.” dedi.
Bir hafta sonra Nuşirevan gerçekten develerini ve paralarını teslim etti. Ve onlara:
“Şehirden çıkarken biriniz Güneş kapısından, biriniz Ay kapısından çıkın!” dedi.
Ticaret için alacaklarını bir an evvel aldılar ve Ömer Güneş kapısından, Amr da Ay kapısından çıktılar.
Meğer hırsızlardan birisi Nuşirevan’ın oğlu, diğeri de şehrin güvenlik sorumlusu Şahnapehlev imiş. Nuşirevan kendi oğlunu Güneş kapısında, Şahnapehlev’i de Ay kapısında asmış! Manzarayı gören Ömer ile Amr, Nuşirevan’ın adaletine parmak ısırdılar.
İşte Hukuk!
Gel zaman, git zaman… Ömer de, Amr da Müslüman oldular.
Ömer halife oldu. Arkadaşı Amr’ı da Mısır valisi tayin etti.
Vali Amr bin As İskenderiye’de yol çalışmaları esnasında bir Yahudî’nin mülkünü zorla istimlâk etti. Yahudî bunu kabul etmedi. Amr, Yahudî’ye devlete karşı gelmekten ceza verdi.
Yahudî de Hazrt-i Ömer’e şikâyet için Medine’nin yolunu tuttu.
Hazret-i Ömer (ra) Yahudî’yi dinleyince:
“Bu ne zulümdür! Valimiz bilmez mi ki, adalet mülkün temelidir! Bana bir kemik parçası getirin!” diye gürledi.
Ve kemik parçasına şunu yazdı: “Bil ki, ben Nuşirevan’dan daha adilim!”
Yahudî’ye de. “Bunu valine götür.” dedi.
Yahudî Hazret-i Ömer’in (ra) işi başından savdığını zannetti. Kemik parçasını götürdü, vali Amr’a teslim etti. Kemik parçasındaki yazıyı okuyan Amr, derhal devlet projesini iptal etti ve Yahudî’nin mülkünü kendisine teslim etti.
İşte adalet! İşte medeniyet! İşte bir Yahudî’den bile esirgenmeyen hukuk!
Dipnot:
1 İşârâtü’l-İ’caz, s. 17.