"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

“Vefat etti vefa!”

Ali FERŞADOĞLU
15 Kasım 2024, Cuma
Vefa; sözünde durma, sevgi, dostluk ve bağlılık ve sadakatte kararlı olmak; dinî, imanî insanî, vicdanî mesuliyetlerini yerine getirmek…

Dostlarını sevmek, ihtiyaç hâlinde yardım etmek ve bu hasletler de devamlılık demektir. Dost, kan ve komşuluk bağı olmaksızın sevdiklerine, mü’min kardeş-lerine, arkadaşlarına şartsız bağlılık, yardım ve tesanüd etmektir.  

Hakikî dost, asla yarı yolda bırakmaz. Muvaffakıyetinizi kendi başarısı gibi görür; başarısızlığınızda teselli ve yeniden girişimde bulunmanız için teşvik ve motive eder; moral verir. Faraza, siz ondan uzaklaşsanız da o sizi izler ve tehlikelerden korumaya gayret eder.

Bediüzzaman mü’min “Kardeşlerinizin mezi-yetlerini şahıslarınızda ve faziletlerini kendinizde tasavvur edip, onların şerefleriyle şâkirâne iftihar etmektir…” diyerek vefanın özelliğini şöyle vurgular: “Mesleğimiz haliliye olduğu için, meşrebimiz hıllettir. Hıllet ise, en yakın dost ve en fedakâr arkadaş ve en güzel takdir edici yoldaş ve en civanmert kardeş olmak iktiza eder.”1

İşte “hıllet” budur! Yani, vefalı dost, biribirine “Birer tesellici ve ahlâkta ve sabırda birer nümune-i imtisal [örnek, model] ve tesanüd ve taltifte [dayanışma ve gönlünü hoş etmede] birer şefkatli kardeş ve ders müzakeresinde birer zeki muhatap ve mücîb ve güzel seciyelerin in’ikâsında [huy ve ahlâkî davranış-ların yansımasında] birer ayna”2 olmaktır.

Vefasızlığa derinlemesine girmeyelim; -zira, karanlıklı, derin, basınçlı ve ürkütücüdür- bütün bunların zıddıdır işte!.. Bediüzzaman, Kosturma’da esarette iken, “O sıralarda, en sadakatli zannettiğim bir arkadaşımda, umulmadık bir sadakatsizlik ve hatıra gel-mez bir vefasızlık gördüm. Hayat-ı dünyeviyeden bir ürkmek geldi…”3 diye yakınır vefasızdan!

Unutma ey vefasız adam; bir gün başına yıkılır vefasızlık taşlarından bina ettiğin dam!

Kara haberi verdiler, dediler ki, “Vefat etti vefa!” Vâesefa, vâesefa! “Ya Bîvefa?..” diye sordum. “O yaşıyor!” dediler; vâhasreta, vâhasreta!

Dipnotlar:

1-Lem’alar, s. Enst./intr., 166.; 2-Şualar, s. 272.; 3-Lem’alar, s. 239.

Okunma Sayısı: 375
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
    (*)

    Namaz Vakitleri

    • İmsak

    • Güneş

    • Öğle

    • İkindi

    • Akşam

    • Yatsı