Civanmert Karadenizlilerin de tepki gösterdiği “Karadeniz” isimli gazetenin yazarı Rıfat Serdaroğlu’nun Said Nursî hakkında ileri sürdüğü mesnetsiz isnat ve ithamlarına cevap vermeye devam ediyoruz.
Tabiî, bu cevaplar aynı veya benzer ithamlarda bulunanlar için de geçerli. Kaldı ki, bizim Sn. Serdaroğlu ile şahsî bir münasebetimiz olmadığı gibi, onunla şahsî herhangi bir meselemiz de yoktur.
***
Söz konusu yazıda ileri sürülen iddialardan biri de şudur: “Said Nursî, Teâli-i İslâm Cemiyetinin yöneticilerindendir.”
İşte şu sözler, yüzde yüz, yani kesinkes yalan, yanlış, uydurma ve düzmeceden ibaret bir iddiayı yansıtıyor.
Evvelâ, Said Nursî hakkında açılan dâvâlardan hiçbiri bu iddiayı doğrulamadığı gibi, şimdiye kadar hiçbir araştırma o zâtın “zararlı cemiyetler”e dahil olduğunu ispat edememiştir. Said Nursî ile bağlantılı olarak Kürt Teâli ve Teâli-i İslâm Cemiyetine dair ortalıkta dolaşan bazı bilgi ve belgeler var; ancak, onların da istisnasız tamamı sahte ve düzmece şeylerden ibarettir. Öyle ki, o sahtekârlar, farklı farklı maksatlara hizmet eden, yani medrese hizmetleri için kurulan Müderrisin Cemiyeti ile İngilizlerin arzusu istikametinde isim ve karakteri değiştirilerek kurulan Teâli-i İslâm Cemiyeti arasındaki farkı dahi bilmeyecek kadar cahil, ya da artniyetlidirler.
Kaldı ki, 1919’da Şeyhülislâm Dürrizade’nin Kuva-yı Milliye aleyhindeki fetvasını açıkça reddeden ve hatta karşı fetvâ neşreden Said Nursî, üyesi olduğu cemiyet yahut teşkilât isimleri de gizlemiyor. Meselâ, Darü’l-Hikmeti’l-İslamiye azalığı gibi.
(Eşref Edib, Üstad Bediüzzaman’ın “İngiliz muhibbanı” Dürrizade’nin fetvâsına karşı neş-retmiş olduğu fetvânın belgesinin, bugün İstanbul Müftülüğüne bağlı olan “Şer’iye Sicilleri Arşivi”nde mevcut olduğunu ifade ediyor. Bkz: Said Nursi, Sebilürreşad Yayınları, 1952 İstanbul.)
***
Rıfat Serdaroğlu, Said Nursî’nin ayrıca “Halidî-Nakşibendî Tarikatının müridi” olduğunu, dahası “Zamanın en önemli Kürtçüleri arasında” yer aldığını, hızını alamayıp “Fethullah Gülen’in Hocası” olduğunu iddia ediyor ki, bu türden saçmalıkların üzerinde durmaya bile gerek yok. Zira, ne kendisinin öyle bir beyanı var, ne müseccel Kürtçülerin bu yönde bir iddiası mevcut, ne de ders aldığı hocalarını gizlemeyen Gülen’in bu yönde bir açıklaması görülmüş.
Dolayısıyla, bu ve benzeri mahiyetteki iddia-ların hiçbir kıymet-i harbiyesi yoktur. Bunları ileri sürmek, ancak o iddia sahiplerini küçültür ve onlara inandırıcılığını kaybettirir.
***
Son olarak, Serdaroğlu’nın “mâlumu ilâm” kabilinden bir-iki sözü var ki, onlara da kısaca değinmekte yarar var.
Birincisi “Said Nursî, Nurculuğun kurucusudur” diyor. İyi de, Mısır’daki sağır sultan dahil, bunu bilmeyen mi var? Hem, Nurculuk suç mudur?
Kaldı ki, adına “Nurculuk” diye konulan söz konusu harekete dair görülen yüzlerce, binlerce mahkemenin hiç birinde “Nurculuk dâvâsı” diye bir tâbir geçmiyor. Çünkü, bu herhangi bir cemiyet, yahut teşkilât işi değildir. Mahiyeti ilmîdir, fikrîdir, mânevîdir… Onun için, bunun bir suç teşkil ettiğine dair herhangi bir mahkeme kararı bulunmuyor. Bulunmuyor, ama Sn. Serdaroğlu, bütün TC mahkemelerini sollayarak, hatta bir nevi zan ve töhmet altında bırakarak, Said Nursî hakkında kendince bazı suçlar icat etmeye çalışıyor. Tabiî ki ve elbette ki nâfile…
Elhâsıl:
Yüz yıl önce bu vatanın bağrında ortaya çıkan ve yüzde yüz yerli olan “Nur hareketi”nin imana-Kurân’a hizmet eden kervânını şimdiye kadar beşerî hiçbir kuvvet durdurmadı; kimseye bir zararı dokunmayan bu kervânı bundan sonra da kimse durduramayacak inşallah.