Çanakkale’de mağlubiyeti yaşayan ecnebi kuvvetler, Mondros Ateşkes Antlaşmasından (30 Ekim 1918) hemen sonra, neredeyse hiçbir engelle karşılaşmadan Çanakkale Boğazı’dan geçip Marmara’ya açıldılar.
İngiliz, Fransız, İtalyanlardan müteşekkil koalisyon donanması, İstanbul limanlarına demir atıp karaya asker çıkardılar. Fatih’in şehri İstanbul, 4 yıl sürecek bir işgal hareketine maruz kaldı.
Bununla da yetinmeyen sömürgeci istilâcılar, “güvenliği sağlama” bahanesiyle, Anadolu topraklarını da işgale yöneldiler. Bu cümleden olarak:
1) İngilizler, Marmara Bölgesinin yanı sıra, Karadeniz sahillerini de kontrol altına almak için, başta Samsun (Canik) olmak üzere, muhtelif mıntıkalara asker çıkardı.
2) İtalyan güçleri, aynı anda Antalya’dan başlamak üzere güney Akdeniz cephesinden yüklendiler.
3) Hatay’ı işgal eden Fransızlar, ayrıca Adana, Antep, Osmaniye, Urfa, tâ Maraş’a kadar olan topraklarımıza asker çıkardı.
4) Fırsat bu fırsat deyip, beş ay sonra Yunanlılara da İzmir’den başlamak üzere Ege Bölgesi ile Batı Anadolu’yu işgal etme yolunu açtılar.
Ecnebilerin Osmanlı’nın bakiyesi üzerindeki hesaplarının ilk safhası bu şekilde tatbikata konuldu. Şüphesiz, bunun devamına dair plânları da vardı. Lakin, hiç umulmadık bir “millî direniş” şahlanışı ile karşılaştılar. İşte, bu yazının ana mevzusu da budur.
*
19 Mayıs 1919’dan tâ aylar öncesinden Anadolu’nun her tarafında harekete geçen Kuvva-yı Millîye unsurları, hemen bütün cephelerde işgalcilere karşı şanlı bir direniş iradesini gösterdi.
Onlar, kuvvetli imanları ve Allah’a güvenleri sayesinde hiç ye’se, ümitsizliğe düşmediler. Bütün kuvvetiyle vatanlarını savunmaya geçtiler. Üstelik, son padişah Sultan Vahdeddin 22 Aralık 1918’de Meclis-i Mebusan’ı feshetmesine rağmen, şanlı direniş devam etti.
Evet, millî kuvvetleri ayakta tutan en mühim sebep, kuvvetli itikadları idi Onlar, Allah’tan ümitlerini hiç kesmediler ve daima ümitvar oldular. Bu da onları adım adım zafere doğru götürdü.
*
Tarih 21 Aralık 1918’i gösterdiğinde, ülke genelinde olağanüstü bazı gelişmeler yaşandı. Aynı zaman zarfında yaşanan üç mühim hadise:
1) Akdeniz’den karaya asker çıkaran Fransızlar, Adana şehrini çevresiyle birlikte fiilen işgale başladı.
2) Padişah Sultan Vahdeddin, III. dönem parlamentoyu (Meclis–i Mebusanı) feshetti.
3) Adana, Maraş, Antep, Tarsus ve çevresi, yani işgal edilen ve Kilikya diye isimlendirilen bölgenin asıl sahipleri, hukuklarını müdafaa için İstanbul’da Kilikyalılar Cemiyetini kurdular.
Ortadaki bu vahim tablo karşısında, İstanbul’daki hükümet suskun, hatta teslimiyetçi bir vaziyet içindeydi. Buna mukabil, esarete boyun eğmeyen Müslüman halk, takdire şayan bir direniş iradesini sergiledi. İşte, bu şanlı direnişlerden biri de Adana ve çevresinde, yani Kilikya Bölgesinde cereyan etti.
*
Fransız kuvvetleri 11 Aralık 1918’de takviyeli bir piyade alayı ile Dörtyol’u işgal etti. 17 Aralık 1918’de Mersin ve Antep, 19 Aralık’ta Tarsus işgale uğradı. 21 Aralık 1918’e kadar ise, Adana ve Osmaniye sancakları fiilen işgal edildi.
*
İstanbul merkezli Kilikyalılar Cemiyeti ile müşterek bir mücadele hakerâtını başlatan Adana ve çevresindeki millî kuvvetler (Adana Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti), Aralık ayı sonlarında şehir merkezinden köylere ve hatta kırlık alanlara varıncaya kadar, hemen her yerde işgalcilerle amansız bir mücadelenin içine girdi.
Millî kuvvetler, yeterli silâh desteğine sahip olmamasına rağmen, ümitsizliğe kapılmayarak, canla başla çalıştılar. Buşanlı mücadeleyi de, Allah’ın inayetiyle zafere ulaşıncaya kadar devam ettirdiler.