Size iki pusulayı Leyle-i Regaib’den altı saat evvel yazdım. Hizbü’n-Nuriye kâğıt ile teslimden sonra, kat’iyen benim kanaatimde bir nevi’ mu’cize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri müte- madiyen kuraklık ve yağmursuzluk, her tarafta daima namazlardan sonra pek çok duaların akim kaldığı ve herkes me’yusiyetten derd-i maişet endişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regaib – bütün ömrüm- de hiç mislini işitmediğim ve başkalar da işitmediği– üç saatte yüz defa, belki fazla tekrar ile melek-i ra’dın yüksek ve şiddetli tesbihatıyla öyle bir rahmet yağdı ki, en muannide dahi Leyle-i Regaib’in kudsiyetini ve Hazret-i Risaletin bir derece, bir cihette âlem-i şehadete teşrifinin umum kâinatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette ve rahmeten lil-âlemîn olduğunu ispat etti ve kâinat o geceyi alkışlıyor diye gösterdi.
“Acaba dualarımızda Isparta, bu memleketle beraberdi, bu yağmurda hissesi var mı?” merak ediyorum.
Şimdiye kadar çok emarelerle Risale-i Nur bir vesile-i rahmet olmasından, bu rahmet îma eder ki, herhalde ehemmiyetli bir fütuhatı perde altında vardır ve belki serbestiyetine bir işarettir. Hem burada Lem’alar’ın verdiği iştiyak cihetiyle yazıcıların çoğalması, inşaallah bir nevi’ makbul dua hükmüne geçti.
Emirdağ Lahikası, 16. Mektup, s. 65
***
Aziz, Sıddık Kardeşlerim!
Evvela: Seksen küsur sene bir ömr-ü manevîyi sizlere kazandıracak olan Şuhur-u Selâse-i Mübarekeyi ve bilhassa bu geceki Leyle-i Regaibi tebrik ediyoruz. Sizin beraetiniz ve manen galebeniz zalimleri şaşırttı; cepheyi, burada değiştirdiler. Düşmanâne taarruzdan vazgeçip, dostâne hulûl edip, has talebeleri Risale-i Nur’un hizmetinden geri bırakmak için memuriyet gibi bir meşgale buluyorlar veya terfian işi çok diğer bir memuriyete veya diğer bir meşgaleyi buluyorlar. Burada, o neviden çok vakıalar var. Bu taarruz, bir cihette daha zararlı görünüyor.
Sâniyen: Burada, lise mektebine tesirli bir nur girdi. O da Otuz İkinci Söz’ün Birinci Mevkıfı, Otuzuncu Lem’a’nın İsm-i Adl ve Hakem Nükteleri, Tabiat Lem’ası hâtimesine kadar, Ayetü’l-Kübra’nın “Evet, bu dünya memleketine ve misafirhanesine giren her bir misafir…” diye başlayan Birinci Makamın başından ilham, vahiy mertebeleri hariç kalıp, tâ On Sekizinci Mertebe olan kâinatın hudus hakikati, tâ imkâna kadar, yeni hurufla, bir ihtar-ı manevî ile izin verdik. Daktilo (el makinesi) ile kendilerine yazdılar. Siz de bu dört parçayı birden cilt yapıp, yeni hurufla, ehl-i inkâra on ikilik top güllesi gibi atabilirsiniz.
Ben bu sene çok zaif ve ihtiyar ve âciz bir halde bulunduğumdan, genç kardeşlerimden manevî muavenetlerini bu mübarek Şuhur-u Selâsede rica ediyorum. Her birisine birer birer selâm ve dâreynde selâmetlerine dua ediyoruz.
Said Nursî
Kastamonu Lahikası, 96. Mektup, s. 154
LÛGATÇE:
âlem-i şehadet: gözle gördüğümüz, şahit olduğumuz âlem, kâinat.
Hazret-i Risalet: Peygamberimiz Hz. Muhammed (asm).
Hizbü’n-Nuriye: imana dair tefekkürî hakikatleri içeren Arabî risale.
hudus: (kelâmda) âlem ve içindeki varlıkların sonradan yaratılması.
hulûl etmek: girmek, içine sokulmak.
melek-i ra’d: gök gürültüsü ile vazifeli melek.
Şuhur-u Selâse-i Mübareke: Mübarek Üç Aylar; Recep, Şaban, Ramazan.