"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Türkiye’de AKP’yi İmamoğlu’yla, Avrupa’da Macron’u Le Pen’le temizleyemezler…

Şükrü BULUT
18 Nisan 2025, Cuma
İmamoğlu hadisesi zahiren kötü görünse de –bize göre– neticesiyle hayırlı olmuştur.

12 Eylül’cülerin (Neoliberallerin) icraatlarının üzerindeki siyah örtüyü uçurduğundan; vatanın, milletin ve demokrasinin bu kavgadan kazançlı çıktıklarını düşünüyoruz. Yazının girişinde bahsettiğimiz manayı açıklamadan önce, Avrupa’da paralelce cereyan eden Fransa Le Pen hadisesinin de, bizdeki tiyatronun devamı olduğunu belirtmiş olalım. Küreselci Sosyal Marksistlerin mahiyetlerini  millî devletlerin dar kalıpları içinde araştırdığımızda, cihanşümul tahribatlarının doğru resimlerini göremeyiz. Kimlikleri gereği onlara globalce bakmamız lâzım. 

Emmanuel Macron’un yargı darbesiyle iktidara geldiğini bilmezseniz, İmamoğlu hadisesini anlamanız zorlaşır. Yeni Asya, mükerreren, Neoliberal Rothschild’in çalışanı ve Sarkozy’nin elemanı Macron’u, hangi usullerle Fransa’ya başkan seçtirdiğini yazmıştı. Bizdeki 12 Eylül ihtilâlcilerinin alan açmalarından sonra, cunta anayasasının yardımıyla hukukî darbelerle çökertilen demokratlarımızın hikâyelerini, AB’deki birçok demokrat siyasetçinin hikâyeleriyle karşılaştırabilirsiniz. 

Ayrıca; “Neoliberalizm,” “Açık Toplum’culuk,” “Marksist sosyalizm,” “’Globalcilik veya Küreselcilik’” ve “DAVOS Koordinasyonu” gibi mefhumların manalarını da anlamalıyız. Bahsettiğimiz birkaç terimin manasına, Küreselciliği savunan Zuckerberg’in şirketlerinin ve diğer internet şirketlerinin sistemlere yerleştirdikleri filtrelere rağmen, üstünkörü bakışınız bile faydadan hâlî değil. Hürriyetçilik perdesi altında Bolşevizm’den daha katı bir istibdadı takip eden bu global sivil görünümlülerin tahribatını, maalesef halklar takip edemiyorlar. Demokrasinin münafıkları, yükselen değerlerin gölgesinde, toplumları, ölümü göstererek ölümcül hastalıklara razı ediyorlar. Korku, endişe, emniyetsizlik, itibarsızlaştırma, karışıklık, iç çekişme baskılarıyla olayları sağlıklı takip edememek ve sosyal yapıları dağıtma usulleriyle, hedefledikleri menfî dönüşüme çalışıyorlar. 

Demokrasiyi yanlış tanıtmak, siyasetçiyi itibarsızlaştırarak etkisizleştirmek, menfaatlerine göre rüşvet çarkı kurmak, ferdi devletin ve sosyal yapıların üzerine çıkarmak ve dünya çapındaki gizli ağlarıyla sivil devrimcilerini koordine etmek gibi icraatlarıyla Neoliberallerin; ABD’de ve AB’de elli seneye yakındır iktidarda oldukları –maalesef– çok geç anlaşıldı. Yukarıda titizlikle izaha çalıştığımız manaları anlayamayanların itirazlarını, elbette sizler de kabul etmezsiniz.

Çeyrek asırdan beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki rant, rüşvet ve adam kayırma düzenlerinin usullerini de milletimize ders vermiş oluyorlar. İmamoğlu, henüz iktidar olamamış ve iktidar tarafından yönlendiren bir başkan iken, böylece tüm AKP’li belediyelerde dönen çarklardaki suiistimaller girmiş oldu. Elbette suçlular cezalarını çekeceklerdir. Milletin hakkını hırsızlayanlara arka çıkmak, millete ihanettir. Fakat İmamoğlu’nun tutuklanması tiyatrosunda, Küreselcilerin iklim kanunları başta olmak üzere bazı kanunlarını gizlice Meclis’ten geçirmeye çalışan AKP, muhalefete diyor ki: “Siz bu çarkı çevirmesini beceremiyorsunuz. Biz bu çarklardan gelen varidatla camilerin inşasını, sosyal tesislerin inşasını, seçim çalışmalarının masraflarını, birçok sivil toplum kuruluşuna verilen rüşvet masraflarını ve daha birçok önemli gider kalemini karşılıyorduk. Milletin ruhu duymadan, çeyrek asırdır ülkenin kasabasından metropolüne kadar her yeri idare ettiğimiz halde, İmamoğlu ve ekibi gibi, işi elimize yüzümüze bulaştırmadık.” 

AKP bu meselede çok haklı(!)… Dindarlığı, milliyetçiliği, solculuğu, Atatürkçülüğü, mutlak itaatin önemini; gelişen teknoloji eşliğinde harikaca kullanarak, Neoliberal yazılımlarla suistimalleri gizleyebilmiş. İmamoğlu’na ve çevresine yapılanlar ile, Neoliberallerin tezgâhı açığa çıktı. 

Macron’a destek çıkan AKP medyası ve kurmayları Le Pen’i suçluyorlar. Macron’u, henüz ilk döneminde topal ördeğe çeviren ırkçı Jean-Marie’nin kızını parlatanların  Fransa’da demokrasi muhalifleri olduğunu biliyoruz. Irkçılığın bu zamanda “milliyetçilik” sloganı altında, demokrasinin unsurları olan taşıyıcı partileri zayıflatmak üzere Neoliberal sermayece nasıl desteklendiğini, AB’yi durdurmak isteyen Soros’un ve Merke’in vakıflarından detaylıca öğrenebilirsiniz. Arama motorlarına “PEGIDA”, “AfD”, “Merkel” ve “Soros” yazarsanız, belki, bahsettiğimiz bilgilere dolaylı şekilde ulaşabilirsiniz. 

Neoliberaller AB’yi “Merkozy” ile yıkacaklardı. Sarkozy mahkûm oldu, Merkel tekaüte çıktı. Yeşiller de aptallaşınca, ortada “Don Kişot” Macron kaldı. Irkçıların mahkûmiyeti Macron’u kurtaracak mı, göreceğiz.

Okunma Sayısı: 1198
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Hilmi

    18.4.2025 12:57:14

    AKP imamoğlu olayı ile, yirmi beş senelik gizli icraatlarının üstündeki sır perdelerini araladı. Amerika ve Avrupa’daki gibi zeki ve cesur savcılar olsaydı, Türkiyemiz eşkıyanın elinden kurtulurdu. Buradaki engellerin başında, küreselcilerin chp de görevlendirdiği eski anaplı imamoğlu ile militan kemalist özel gibi idareciler geliyor.

  • Hüseyin T

    18.4.2025 12:36:03

    Kıymetli hocamızın ufuk açıcı ve büyük resmi gösteren yazısında, hem Türkiye’de İmamoğlu’nun yükselişini hem de Avrupa’da Le Pen’in Macron’a karşı güç kazanmasını, küreselci güçlerin yönettiği birer siyasi manevra olarak ortaya koymaktadır. Bu aktörlerin mevcut düzeni değiştirmeyeceğini, aksine sistemi aklamaya hizmet ettiklerini görüyoruz. Bu durumda gerçek bir değişim değil, kontrollü bir yönlendirme olduğunu müşahede etmekteyiz. Kısaca özetlemek gerekirse,Türkiye ve Avrupa’daki siyasi dinamikler, halkın mevcut düzenlere karşı artan olumsuz tepkilerini yansıtıyor. İmamoğlu ve Le Pen gibi figürler, bu hoşnutsuzluğun farklı yüzleri olarak ortaya çıkıyor. Ancak her iki bölgedeki değişim talepleri, yerel ve küresel faktörlerin karmaşık bir bileşimiyle şekilleniyor.

  • Mehmet maraşlıoğlu

    18.4.2025 11:56:47

    12 ylül'den bu yana süregelen neeoliberal tahribat, artık sivil görünümlü global aktörlerce yürütülen bir sistem istibdadına dönüşmüş durumdaDemokrasi kılıfı altında uygulanan bu manipülasyonlara karşı uyanık olmak, sadece bir siyasal tercihten öte, milli ve ahlaki bir sorumluluktur. Bu tiyatronun sahne arkasını görebilenlerin sayısı arttıkça, halkın adalet ve hürriyet talebi de güçlenecektir. İmamoğlu hadisesi, bu yönüyle bir ibret vesikası ve demokratik uyanışa vesile olabilir. hakikatin perdesini aralayan bu tür metinlerin çğalmasını temenni ediyoruz

  • Mehmet maraşlıoğlu

    18.4.2025 11:56:32

    Son günlerde yaşanan mamoğlu hadisesi, sadece bir yerel yöneticiye yönelik hukuki bir müdahale değil; aynı zamanda küresel güç odaklarının Türkiye üzerindeki oyunlarının bir yansımasıdır. Yazıda da isabetle vurgulandığı gibi, Macron’un Frnsa’da yargı yoluyla iktidara getirilmesiyle paralellik arz eden bu gelişmeler, Neoliberal düzenin ve onun medya-siyasetyargı üçgenindeki yapılanmasının kodlarını çözümlememiz gerektiğini gösteriyor.

  • Hüseyin T

    18.4.2025 10:42:09

    Kıymetli hocamızın ufuk açıcı ve büyük resmi gösteren yazısında, hem Türkiye’de İmamoğlu’nun yükselişini ve Avrupa’da Le Pen’in Macron’a karşı güç kazanmasını, küreselci güçlerin yönettiği birer siyasi manevra olarak ortaya koymaktadır. Bu aktörlerin mevcut düzeni değiştirmeyeceğini, aksine sistemi aklamaya hizmet ettiklerini görüyoruz. Bu durumda gerçek bir değişim değil, kontrollü bir yönlendirme olduğunu müşahede etmekteyiz. Kısaca özetlemek gerekirse,Türkiye ve Avrupa’daki siyasi dinamikler, halkın mevcut düzenlere karşı artan olumsuz tepkilerini yansıtıyor. İmamoğlu ve Le Pen gibi figürler, bu hoşnutsuzluğun farklı yüzleri olarak ortaya çıkıyor. Ancak her iki bölgedeki değişim talepleri, yerel ve küresel faktörlerin karmaşık bir bileşimiyle şekilleniyor.

  • Hamza

    18.4.2025 06:36:45

    Sayın yazarımızdan ırkçılığın demokrasiye karşı istimalinin neticesiyle alakalı yazı bekliyoruz.

  • S.topuz

    18.4.2025 03:04:07

    ...[Aynı gün pür-ümid, başka ve dünyevî bir meclise gittim. Dünyevîler dediler: -Neden geldin geleli siyasete karışmıyorsun?Dedim: اَعُوذُ بِاللّٰهِ مِنَ الشَّيْطَانِ وَ السِّيَاسَةِ (Şeytanın ve ŞEYTANLAŞMIŞ SiYÂSETiN şerrinden Allah'a c.c. sığınırım!) Evet İstanbul siyaseti, İspanyol gibi bir hastalıktır. Fikri hezeyanlaştırır. Biz müteharrik-i bizzât değiliz. Bilvasıta müteharrikiz. Avrupa üflüyor, biz burada oynuyoruz. O tenvim ile telkin eder. Biz kendimizden hayal edip, esammane tahribimizde eser-i telkini icra ederiz. Mademki menba' Avrupa'dadır. Gelen cereyan, ya menfî veya müsbettir.... Demek bütün harekâtı, bizzât haric hesabına geçer. Çünki iradesi hükümsüzdür. Hulus-u niyeti faide vermez. Bâhusus menfî iki cihet-i za'fla, haric cereyanın kuvvetine bir âlet-i lâya'kıl olur.]... 🇹🇷😪🇹🇷🙌🌹🤲🌹❤🌙☝️🕋😭😭😭🕊🕊🕊🌍🇪🇺🕋🇹🇷🇵🇸🇵🇸🇵🇸 Sünuhat - 51

  • Selim

    18.4.2025 03:01:03

    Bu çok bilinmeyenli denklemin anahtarının bizde 12 Eylül ihtilâli ve Avrupa'da Neoliberal kelimeleriyle mi çözeceğiz? Ders çalışmadan ve araştırmadan olmayacak gibi. Mevcut bilgiler yeterli gelmiyor hocam.

  • Kenan

    18.4.2025 00:11:29

    Muhteşem bir mukayese yapmışsınız hocam. Resme yukardan bakmak, ufku genişlettiriyor.

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı