İmamoğlu hadisesi zahiren kötü görünse de –bize göre– neticesiyle hayırlı olmuştur.
12 Eylül’cülerin (Neoliberallerin) icraatlarının üzerindeki siyah örtüyü uçurduğundan; vatanın, milletin ve demokrasinin bu kavgadan kazançlı çıktıklarını düşünüyoruz. Yazının girişinde bahsettiğimiz manayı açıklamadan önce, Avrupa’da paralelce cereyan eden Fransa Le Pen hadisesinin de, bizdeki tiyatronun devamı olduğunu belirtmiş olalım. Küreselci Sosyal Marksistlerin mahiyetlerini millî devletlerin dar kalıpları içinde araştırdığımızda, cihanşümul tahribatlarının doğru resimlerini göremeyiz. Kimlikleri gereği onlara globalce bakmamız lâzım.
Emmanuel Macron’un yargı darbesiyle iktidara geldiğini bilmezseniz, İmamoğlu hadisesini anlamanız zorlaşır. Yeni Asya, mükerreren, Neoliberal Rothschild’in çalışanı ve Sarkozy’nin elemanı Macron’u, hangi usullerle Fransa’ya başkan seçtirdiğini yazmıştı. Bizdeki 12 Eylül ihtilâlcilerinin alan açmalarından sonra, cunta anayasasının yardımıyla hukukî darbelerle çökertilen demokratlarımızın hikâyelerini, AB’deki birçok demokrat siyasetçinin hikâyeleriyle karşılaştırabilirsiniz.
Ayrıca; “Neoliberalizm,” “Açık Toplum’culuk,” “Marksist sosyalizm,” “’Globalcilik veya Küreselcilik’” ve “DAVOS Koordinasyonu” gibi mefhumların manalarını da anlamalıyız. Bahsettiğimiz birkaç terimin manasına, Küreselciliği savunan Zuckerberg’in şirketlerinin ve diğer internet şirketlerinin sistemlere yerleştirdikleri filtrelere rağmen, üstünkörü bakışınız bile faydadan hâlî değil. Hürriyetçilik perdesi altında Bolşevizm’den daha katı bir istibdadı takip eden bu global sivil görünümlülerin tahribatını, maalesef halklar takip edemiyorlar. Demokrasinin münafıkları, yükselen değerlerin gölgesinde, toplumları, ölümü göstererek ölümcül hastalıklara razı ediyorlar. Korku, endişe, emniyetsizlik, itibarsızlaştırma, karışıklık, iç çekişme baskılarıyla olayları sağlıklı takip edememek ve sosyal yapıları dağıtma usulleriyle, hedefledikleri menfî dönüşüme çalışıyorlar.
Demokrasiyi yanlış tanıtmak, siyasetçiyi itibarsızlaştırarak etkisizleştirmek, menfaatlerine göre rüşvet çarkı kurmak, ferdi devletin ve sosyal yapıların üzerine çıkarmak ve dünya çapındaki gizli ağlarıyla sivil devrimcilerini koordine etmek gibi icraatlarıyla Neoliberallerin; ABD’de ve AB’de elli seneye yakındır iktidarda oldukları –maalesef– çok geç anlaşıldı. Yukarıda titizlikle izaha çalıştığımız manaları anlayamayanların itirazlarını, elbette sizler de kabul etmezsiniz.
Çeyrek asırdan beri İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ndeki rant, rüşvet ve adam kayırma düzenlerinin usullerini de milletimize ders vermiş oluyorlar. İmamoğlu, henüz iktidar olamamış ve iktidar tarafından yönlendiren bir başkan iken, böylece tüm AKP’li belediyelerde dönen çarklardaki suiistimaller girmiş oldu. Elbette suçlular cezalarını çekeceklerdir. Milletin hakkını hırsızlayanlara arka çıkmak, millete ihanettir. Fakat İmamoğlu’nun tutuklanması tiyatrosunda, Küreselcilerin iklim kanunları başta olmak üzere bazı kanunlarını gizlice Meclis’ten geçirmeye çalışan AKP, muhalefete diyor ki: “Siz bu çarkı çevirmesini beceremiyorsunuz. Biz bu çarklardan gelen varidatla camilerin inşasını, sosyal tesislerin inşasını, seçim çalışmalarının masraflarını, birçok sivil toplum kuruluşuna verilen rüşvet masraflarını ve daha birçok önemli gider kalemini karşılıyorduk. Milletin ruhu duymadan, çeyrek asırdır ülkenin kasabasından metropolüne kadar her yeri idare ettiğimiz halde, İmamoğlu ve ekibi gibi, işi elimize yüzümüze bulaştırmadık.”
AKP bu meselede çok haklı(!)… Dindarlığı, milliyetçiliği, solculuğu, Atatürkçülüğü, mutlak itaatin önemini; gelişen teknoloji eşliğinde harikaca kullanarak, Neoliberal yazılımlarla suistimalleri gizleyebilmiş. İmamoğlu’na ve çevresine yapılanlar ile, Neoliberallerin tezgâhı açığa çıktı.
Macron’a destek çıkan AKP medyası ve kurmayları Le Pen’i suçluyorlar. Macron’u, henüz ilk döneminde topal ördeğe çeviren ırkçı Jean-Marie’nin kızını parlatanların Fransa’da demokrasi muhalifleri olduğunu biliyoruz. Irkçılığın bu zamanda “milliyetçilik” sloganı altında, demokrasinin unsurları olan taşıyıcı partileri zayıflatmak üzere Neoliberal sermayece nasıl desteklendiğini, AB’yi durdurmak isteyen Soros’un ve Merke’in vakıflarından detaylıca öğrenebilirsiniz. Arama motorlarına “PEGIDA”, “AfD”, “Merkel” ve “Soros” yazarsanız, belki, bahsettiğimiz bilgilere dolaylı şekilde ulaşabilirsiniz.
Neoliberaller AB’yi “Merkozy” ile yıkacaklardı. Sarkozy mahkûm oldu, Merkel tekaüte çıktı. Yeşiller de aptallaşınca, ortada “Don Kişot” Macron kaldı. Irkçıların mahkûmiyeti Macron’u kurtaracak mı, göreceğiz.