Bundan tam 11 yıl önce gazetemizde yayınlanan “Güneş lekeleri artacak” haberi üzerinden yola çıktığımızda, Risale-i Nur’daki konu ile ilgili bahislerle gazetemizde paylaşım yapılmıştı.
2011 yılında Güneş üzerindeki lekelerin sayısının 140 olacağı tahmin edilmekte idi. 25 Ağustos 2022’de bu bahisle ilgili İndependent gazetesi NASA ve NOAA’nın güneşi sürekli izlediğini ve yapılan son incelemelerde AR3085 adlı lekenin büyüklüğünün bir gecede önceki halinden 10 katı büyüklüğe çıktığını (çıkartıldığını) ve leke sayılarının arttığını aktardı. Dünyamızın yaklaşık 3 katı büyüklüğüne.
94 yıl önce Barla’da Bediüzzaman Said Nursi Hz.’leri, Kur’an-ı Hakim rasathanesinden hakikatleri aktarırken Tekvir Suresi birinci ayeti “Güneş dürülüp toplandığında” ayetini izah ederken tam da günümüzde yeni yeni keşfedilen bu durumları tefsir etmişti. Barla’da sürgün, tecrit ve baskı görürken, bırakın teleskopu, unutulsun ve ölsün diye gönderildiği bu yerde Bediüzzaman, kelimesi kelimesine tam da bu hakikati Risale-i Nur’a aktarmıştı.
“…ziya metâını neşretmek ve zeminin kafasına ziyayı zulmetle münavebeten sarmakla muvazzaf bir memur olduğunu ve her akşam o memura metâını toplattırıp gizlettiği gibi, kâh olur bir bulut perdesiyle alışverişini az yapar, kâh olur ay onun yüzüne karşı perde olur, muamelesini bir derece çeker; metâını ve muamelât defterlerini topladığı gibi, elbette o memur bir vakit o memuriyetten infisal edecektir. Hattâ hiçbir sebeb-i azil bulunmazsa, şimdilik küçük, fakat büyümeye yüz tutmuş yüzündeki iki leke büyümekle, güneş, yerin başına izn-i İlâhî ile sardığı ziyayı emr-i Rabbânî ile geriye alıp, güneşin başına sarıp, “Haydi, yerde işin kalmadı,”(1) şeklinde tefsir etmişti.
Yaklaşık 100 yıl önce Risale-i Nur’da yazılan bu hakikatteki “şimdilik küçük, fakat büyümeye yüz tutmuş yüzündeki iki leke büyümekle” kısmı bize o dönem bu iki lekenin sadece durumunu değil sürecini de aktarmakta idi. Bir şeyin durumunu tespit etmek belki günümüz şartları dahilinde mümkün fakat o dönem hem durumu hemde sürecini de aktarmak işte bu sadece hakikat ufkunda gidenlerin aktarabileceği bir hal idi. Bu süreç günümüzde izlendiği ve gözlemlenebildiği şekilde Risale-i Nur’daki şu hakikati doğrulayıp, milyon dolarlar harcanıp yapılan deneylere, uğraşlara ve geçen zamanlara rağmen yine de inkar etmenin acınası halini gözler önüne sermekteydi.
‘’Evet, Kur’ân güneşten güneş için bahsetmiyor. Belki, onu ışıklandıran Zât için bahsediyor. Hem güneşin insana lüzumsuz olan mahiyetinden bahsetmiyor. Belki güneşin vazifesinden bahsediyor…” (2)
Evet vazifesi, “zamanı gelince dürülüp toplanmak”, gökbilimciler bu hakikati hayli zaman sonra fark etse de maalesef enaniyetlerinden geri adım atmadıkları için hakiki ilim ve bilimin bile çok gerisinde kalmaktalar.
Yine son zamanlarda NASA’nın sıkça paylaştığı göktaşı durumlarında da mesele aynı. Dünya’ya yaklaşan göktaşlarının yörüngesinin değiştirilmeye çalışılması durumu ve çabaları. Biz bu meseleye detaylıca girmeden şunu aktarmak istiyoruz. Beşer bulaşık eli ile karıştığı her mesele gibi bunu da Dünyamızın sonunu hazırlayacak bir durum haline getirmek için uğraşıyor ve çırpınıyor. Amaçları göktaşlarının Dünyaya çarpmadan yörüngesini değiştirmek fakat sonrası için bir düşünce yok.Yörüngesi değişen göktaşının akıbeti onlar nezdinde meçhul fakat Risale-i Nur hakikatlerine müptela olanlar için yabancı bir durum değil. Güneşin pırlanta gibi ışığınının zamanla gizlenmesi ve sarılıp toplanması gibi göktaşı yağmurunun da artması bize beşerin mânevi yönünün azaldığı ve ahirzamanın son demlerine geldiğimizi gösteriyor. Bu da kıyamet öncesi bu göktaşlarının birinin bulaşık eli karışması sonrasında İzn-i Rabbani ile Dünyanın sonunu getireceğini şimdiden uzaktan uzağa gösteriyor. En doğrusu Rabbimiz bilir.
Dipnotlar:
1- Yirmi Beşinci Söz-2.Şule-2.Nur- Dokuzuncu Nükte-i Belâgat
2- 25. Söz