"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Şeytanları dahi hayrette bırakan radyo

Sertaç LÜSER
11 Kasım 2022, Cuma
Malumunuz muazzez Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri eşrat-ı kıyametten bahsettiği Beşinci Şua adlı eserinde giriş kısmında şöyle bir ikazda bulunmuştur:” Evvelce Mukaddimeden sonra gelen meseleler okunsun, ta Mukaddimedeki maksat anlaşılsın.”

Aslında düz mantıkla bakıldığında mukaddimeler, sonrasında gelen konunun anlaşılması için yazılmış giriş kısımları ve ilk önce okunması gereken yerler olmasına rağmen, Üstadımız bu bahis için evvelce meseleler okunsun sonra mukaddime yani takdim, önsöz okunsun demiştir. Meseleleri okuyup mukaddimeye döndüğümüzde ise bizim mukaddimedeki 5. Noktada dikkatimizi şu paragraf çekmektedir: “Hem mesela, meşhur olmuş ki, İslam deccalı öldüğü vakit ona hizmet eden şeytan, İstanbul’da Dikilitaş’ta bütün dünyaya bağıracak ve herkes o sesi işitecek ki ‘O öldü.’ Yani pek acip ve şeytanları dahi hayrette bırakan radyoyla bağırılacak, haber verilecek.”

Üstadımızın tabiri ile bu meşhur olan olayda, şeytanların dahi hayrette kaldığı radyonun nasıl işlevsellik kazandığı vurgulanmaktadır. Madde olarak elle tutulup gözle görülmeyen frekans sistemi ile cin ve şeytanların adeta enerji boyutunda bir nevi hayat alanlarında, yani onların sahalarında insanın tasarruf etmesi ve aynı anda bir yerden uygulanıp tüm dinleyenlere işittirilmesi, onları hayrette bırakıp, şeytanların insanlığın karşısında aciz olduğunu bu satırlarda göstermektedir. Göz açıp kapayıncaya kadar dünyayı birkaç kez turlayabilen ve Peygamberimiz (a.s.m) doğmadan önce zamanında gayb âleminden kahinlere haberler getirebilen bir varlık için bu durum çok şaşırtıcı bir hal olmuştur. Zira insan Rabbimizin isimlerinin tecellisini burada da göstermektedir. Bir yerden seslenip aynı anda tüm kulaklara işittirilmesi, işte şeytanın ve avanelerinin yapamayacağı bir iş olarak karşımıza çıkmaktadır. O sebeple şeytana Hz. Adem’e secde etmesi emredilmiştir.

Burada bizim odaklanacağımız asıl mesele de insanın şeytanlaşıp bu icat ve kazanımları şeytanın lehine kullanmaması gereğidir. Bu kazanımlar şeytan lehine kullanıldığı anda tahribat yönü ile bu sefer aksine bizleri hayrette bırakacaktır. Çünkü o dönem radyo şimdi ise internet, televizyon, cep telefonu vb. icatlar ile menfi yayınlar yapıldığında nesillerimizin zamanla ne gibi deccalist ve süfyanist faaliyetlere sürüklendiği görülmektedir. Bizim insanlık olarak yapmamız gereken her iki deccalin de tuzağına girmeden bu tarz alanları müsbet manada kullanmaya çalışmaktır. Dikkat edelim en ufak hatalı süreçte onların tuzağına düşme ihtimalimiz doğmaktadır. O ve onlar şahsen ölmüş olsa bile.

Okunma Sayısı: 1651
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • Eyüp Aktaş

    11.11.2022 10:13:42

    "Dikkat edelim en ufak hatalı süreçte".Beşinci Şuâ'da "SÜREÇ" kelimesi nerede geçiyor?

  • Cenk Çalık

    11.11.2022 09:31:49

    Şeytanların sayısı ve çeşidi çoğaldı. Kale içten feth edilir sırrınca dost yüzlü düşmanlar tarafından ihata edilmiş durumdayız. Teknolojik imkan ve araçlar vesilesiyle aklımıza, kalbimize, ruhumuza yani manevi letaiflerimize menfi tesir ediliyor. Tahribatın boyutu çok büyük. Düşünemez hale getirildik. Yararlı işlerden zevk almamaya başladık. Hemen sıkılmaya başladığımız için o yararlı iş gözümüzde büyüyor ve çoğu zaman daha başlamaktan bile vazgeçiyoruz. Bu tahribatı en aza indirmek elimizde. Öncelikle telefon, internet vb. asgari düzeyde kullanılmalı. Yararlı ortam ve kişilerle (Risale-i Nur şahs-ı manevisi) müfridane irtibat kurularak fabrika ayarlarımıza geri dönülmeli vesselam...

  • S.topuz

    11.11.2022 08:02:37

    "...Bir zaman sonra Mustafa Kemal iki defa şifre ile, Van vilayetinin eski valisi ve benim dostum Tahsin Bey'in vasıtasıyla beni -neşredilen Hutuvat-ı Sitte'ye mükâfaten taltif için- Ankara'ya celb etti, gittim. Şeyh Sünusî Kürdçe lisanı bilmediğinden beni onun yerinde üçyüz lira maaşla vilayat-ı şarkıye vaiz-i umumîsi, hem meb'us, hem diyanet riyaseti dairesinde Dârü'l-Hikmet a'zâlarıyla beraber eski vazifem ile memnun etmek ve benim Van'da temelini attığım Medresetü'z-Zehra ve şark dârülfünunuma Sultan Reşad'ın verdiği ondokuz bin altun lira -ikiyüz meb'us içinde yüzaltmışüç meb'usun imzasıyla- yüzellibin banknota iblağ edilerek kabul edildiği halde; ben Beşinci Şuâ aslının verdiği haberin bir kısmını, orada bir adamda gördüm. Mecburiyetle o çok ehemmiyetli vazifeleri bıraktım. Ve bu adamla başa çıkılmaz, mukabele edilmez diye, dünyayı ve siyaseti ve hayat-ı içtimaiyeyi terk edip yalnız imanı kurtarmak yolunda vaktimi sarfettim." Bediüzzaman Said Nursi, Şualar - 358

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı