İnsanlar arasında geçen bazı muhabbetler havadan sudan gibi görünse de içinde çok hakikatler ve incelikler barındırabiliyor.
Uzaktan misafir olduğum iki arkadaşın “hastalıktan bir türlü kurtulamıyorum” diye başladıkları muhabbetlerin de varılan nokta şu idi: “Demek ki kendine hiç dikkat etmiyorsun.”
Aslında sözü söyleyen kişi bu cümle içinde zahiri olarak hastalanmamak adına sebeplere dikkat etmesi gerektiğini aktarmak istiyordu. Fakat daha sonra tahattur ettiğim bu konuşmanın tam göbeğinde Risale-i Nur’daki şu hakikat vardı: ” Hastalık seni tam uyandırıncaya kadar sabra çalış.” (1)
Çünkü hastalanan kişinin sıkıntısı bir türlü hastalıktan kurtulamamaktı ve belli ki bu durum sabrını zorlamıştı. Evet bizlerde hastalık ve musibet zamanları uzun sürdüğünde veya peşpeşe geldiğinde bu hakikati atladığımızı ve ufaktan da olsa nazlanmaya başladığımızı düşünüyorum. Demek ki gelişen hadise karşısında tam uyanma gerçekleşmediği için Hikmet-i Rabbani bu süreci tekrarlıyor veya uzatıyor. Adeta sabah namazına birini kaldırmak isteyen kişinin ısrarla ve defalarca uyan uyan demesi gibi. Kişi yarı gözünü açıp ‘tamam kalkıyorum’ dedikten sonra tekrar uyuya kalması ve tekrar uyandırılmaya çalışıldığında bu halin tekrar etmesi gibi, ta ki tam uyanıp ayağa kalkıncaya kadar.
Buradan şu çıkarımı da yapabiliriz: Hayatımız boyunca her yıl ya da dönem dönem hastalıklara maruz kalıyoruz. Demek ki zaman zaman gaflet uykusuna geçiş yaptığımızdan zahiren uyanık fakat manevi yönden uykuya daldığımızda uyandırma servisi olarak hastalıklar devreye giriyor ve uyan uyan tam uyan demeye çalışıyor. Rabbimiz bize kendini her hal ve şartta hatırlatıyor ve hastalıkla manen diyor ki, “Lâyemut değilsin, başıboş değilsin, bir vazifen var. Gururu bırak, seni yaratanı düşün, kabre gideceğini bil, öyle hazırlan.” Yani açıkça tam uyan tam uyan.
İşte bu noktada hastalıklar bizi ikaz ettiği için Risale-i Nur’un ifadesi ile ondan şekva değil teşekkür etmemiz lazım.
Selam , dua ve muhabbet ile…
Dipnotlar:
1- 25 . Lem’a 5. Deva, 2- 25 . Lem’a 3. Deva