"Ümitvar olunuz, şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sada İslâm'ın sadası olacaktır."

Piyasalar

Eşhas-ı Ahirzaman ve Mehdî-i Azam -2

Şemseddin ÇAKIR
20 Aralık 2024, Cuma
“Peki 1977’de ne oldu ki, ayetin işaretine değecek kadar mühim olsun?” Denilirse anlatalım:

O tarihte, “şair” Ecevit, koalisyon ortağı olan Erbakan “Hoca”ya komünistleri affettirip, hatta onun üzerinden “Kıbrıs Fatihi” ünvanını da alarak, artık yere göğe sığmaz bir hâle gelmişti. Ortağından kurtulup tek başına bir iktidar sevdasına düştüğü için koalisyonu bozup erken seçime gitmişti. Maksadı aynen Ruslar gibi İslâm’ın nurunu söndürmekti, zaten komünistleri de onun için dışarı çıkarmıştı. (Bilâhere bir hoca da, buna rağmen onu Cennete koymak için şefaat vaad ediyordu ki ayrı bir ibretlik hadisedir.) Tek başına iktidar olmayı hedefliyordu. Neticede bunların hepsi Nurculara karşı idi. Kamuoyu yoklamalarına göre de, CHP’nin ilk defa millet iradesiyle iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılıyordu. Yani millet iradesiyle  iktidara gelip 1877’deki Rusların yapamadığını onlar 1977 yılında yapacaklardı ve  İslâm’ı silme gayesi hususunda  bir farkları yoktu. Onun için Üstad; “aynı kuvvet” diyor. Çünkü, neticede ikisi de Auguste Comte ve Karl Marx felsefesinin çömezleri oldukları  için  durum çok vahimdi. Âdeta esbab bilkülliye sükut etmiş, celladına aşık bir sürü meczub  türemişti. İşte, Yeni Asya ekolüne mensup Nurcular, tüm bu olumsuzluklara rağmen yüzbinlerce broşür dağıtarak bu vahameti millete anlatmış; Erbakan’ın Ecevit’e nasıl payandalık yaparak memleketi felâkete sürüklediğini ve bazı hocaların durumlarını meczupluklarına vererek izah etmişti. Nihayetinde, biiznillah muvaffak olarak bu menhus gidişi durdurmuş ve Halk Partisi’ni iktidara 13 milletvekili kala engellemişti. Demek bu indallah da çok makbul imiş ki, ayetin işaretine mazhar olmuştur. Yoksa 1977’de olacak hadiseyi Bediüzzaman 1350 (1932) de nasıl bilebilir? Hatta kendisi bile 1960’da vefat ettiği hâlde “Zaten ben görmeyeceğim” demesinde de, ayrı bir ibret olsa gerektir. 

Haza min Fazlı Rabbi...

2. İlmi-i esrar ve cifirde allame-i ümmet olan Hz. Ali (ra) sırlı ve kerametli olan meşhur kaside-i Celcelutiye’sinde, istikbale bakarak 1293’de Rus’un âlem-i İslâmın felaketine sebep olan Doksan Üç  dehşetli harbinin zamanına ve Risale-i Nur Müellifi’nin tarih-i veladetine tam tamına tevafuku, şüphesiz kasdî bir işaret-i gaybiyedir. H. 1293(M. 1877) tarihine tekabül edip, Mehdî’nin de, aynı tarihte doğacağını haber vermişti.4

Rivayete uygun şekilde, Mehdî’den 6-7 sene sonrasına tekabül edecek şekilde; Süfyan, Lenin (70), Troçki (79) ve Stalin (79) gibi Deccalların da yakın tarihlerde doğmuş olması ve eşhas-ı ahirzamanın, Aydınlanma Çağı denilen 19. Yüzyıl’a denk gelmesi tesadüf olamaz. Daha önce, 1818’de doğan Karl Marx’ın “Das Kapital” adlı eseri de kırmızı rengiyle bu tabloya dahil edilmiştir.

3.  Bir nakilde de, İbni/İbrahim Şaranî harika bir tespit yaparak, o da Mehdî-i Ahirzaman’ın H. Şemsî 1255 (H. Kamerî 1293) senesi Şaban ayının 15. Berat gecesi doğacağını müjdelemiştir.5  Bu tür başka evliya kerametleri de vardır, fakat şimdilik bununla yetinelim.

Böylece anlaşılıyor ki, O asrın zulümatını müceddid Mevlâna Halid-i Bağdadî’nin talebeleri dağıt- tığı gibi bu asrın zulümatını da, 1977’de  Mehdî’nin talebeleri aynen haber verildiği şekilde durdurmuşlardır. Hem de “saraya 13 km”ye mukabil, “iktidara 13 milletvekili” kala. Hatta ben bile o tarihlerde o olayı yaşayanlardanım. 

Çünkü o zamanlar CHP Rus rejimini, “Kara oğlan”la temsil ediyordu. Hepsi de Mehdî’nin talebelerine karşı cephe almışlar ve konumlanmışlardı, fakat çok şükür hezimete uğramaktan kurtulamadılar.

Yani karşımızda Süfyan’ın dehasıyla hipnotize edilmiş, celladına aşık meczuplar vardı. Demek bir asırdır o travma atlatılamamıştır.

Galiba bu yalnızlık, Mehdî gibi talebelerinin de kaderi olsa gerek. Çünkü CHP, iktidara 13 milletvekili kala Yeni Asya ekolüne mensup Nurcular tarafından durdurulmuştu. Üstadları, bu asil milletin CHP’yi kendi oylarıyla iktidara getirmeyeceğini söylüyordu. Çünkü bu, ateizmin şu İslâm diyarında -haşa- meşruiyet kazanması demekti.

Hatta bu olayı yanlış hatırlamıyorsam, Uğur Mumcu da Cumhuriyet gazetesinde ‘Yeni Asyacılar’ın çok kurnazca bir zaferi’ olarak yazmıştı ve aynen beklediğimiz gibi de olmuştu. Bu bahsettiklerimiz, aynı zamanda yakın tarih notlarıdır.

Evet; öyle hatıralar vardır ki, yâdı cihan değerdir. Vesselam.

Devam edecek

Dipnotlar:

4- Lem’alar, s. 602.

5- Mevahirü’n-Nisa, cilt 1, s. 227, Daru’t-Tab’atü’l-Amire

Okunma Sayısı: 2527
YASAL UYARI: Sitemizde yayınlanan haber ve yazıların tüm hakları Yeni Asya Gazetesi'ne aittir. Hiçbir haber veya yazının tamamı, kaynak gösterilse dahi özel izin alınmadan kullanılamaz. Ancak alıntılanan haber veya yazının bir bölümü, alıntılanan haber veya yazıya aktif link verilerek kullanılabilir.

Yorumlar

(*)

(*)

(*)

Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış, Türkçe karakter kullanılmayan ve tamamı büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır. İstendiğinde yasal kurumlara verilebilmesi için IP adresiniz kaydedilmektedir.
  • ferdi kara

    20.12.2024 19:01:00

    Politika çok farklı doneleri ve sebepleri olan araçtır.. Sol komünizmi eşitliği, işçiyi ve siyasi olarak da Rusya'yı temsil ediyor. Sağ kapitalizmi patronu korur, sermaye büyük zenginlerin elinde olur. Siyasi olarak da emperyalizmin başı olan Amerikayı ve onun koruyuduğu İsrail'i temsil ediyor. Seçelim beğenelim. Bence hiçbiri olmalı.

  • Yıldız Fırtına

    20.12.2024 15:01:35

    Tebrikler bin maşallah. Yazılarınızı merak ve şevkle takipteyiz. Mühim konular devamını bekleriz inşallah.

  • Mustafa Said Kara

    20.12.2024 09:36:09

    Üstadımızın teşhisi ne kadar da doğru: Bu millet halk partisini iktidara getirmez. Getirmedi. Getirmez de. Halk partisi bu. Değişim falan hikaye. Özü halk partisi.

  • S.topuz

    20.12.2024 07:32:59

    ‌ـ﴿وَيُؤْمِنْ بِاللّٰهِ فَقَدِ اسْتَمْسَكَ‌ـ﴾" ‌ـ﴿بِالْعُرْوَةِ الْوُثْقٰى‌ـ﴾Bu iki kudsî cümleler, kuvvetli münasebet-i maneviye ile beraber makam -ı cifrî ve ebcedî hesabıyla, birincisi Risaletü'n-Nur'un ismine, ikincisi onun tahakku-kuna ve tekemmülüne ve par-lak fütuhatına manen ve cif-ren tam tamına tetabukları bir emaredir ki; Risaletü'n-Nur bu asırda, bu tarihte bir "urvetü'l-vüska"dır. Yani çok muhkem, kopmaz bir zincir ve bir "hablullah"tır. Ona elini atan, yapışan necat bulur diye mana-yı remziyle haber verir. Sâlisen: اَللّٰهُ وَلِىُّ الَّذ۪ينَ اٰمَنُوا cümlesi hem mana, hem cifr ile Risaletü'n-Nur'a bir remzi var. Şöyle ki:.. (Bu makamda perde indi. Yazmaya izin veril-medi. Başka zamana te'hir edildi.)...(Haşiye): Bu nüktenin bâki kısmı şimdilik yazdırılma-dığının sebebi, bir derece dün-yaya, siyasete temasıdır. Biz de bakmaktan memnuuz. Evet اِنَّ الْاِنْسَانَ لَيَطْغٰى bu tağuta bakar ve baktırır." Risale-i Nur Külliyatı. Asa-yı Musa - 91

(*)

Namaz Vakitleri

  • İmsak

  • Güneş

  • Öğle

  • İkindi

  • Akşam

  • Yatsı