Muhakkak risâleyi sadâkatle, yılmadan, usanmadan def’alarca okuyan her nûr talebesine şu soru sorulmuştur ya da bir şekilde nefsi tarafından bu soruyla muhatab olmuştur: “Neden Risâle-i Nûr’u bu kadar çok okuyorsunuz?
Evet, bu soruyu soran insanları “Nasıl böyle bir şey dersin!?” deyip yadırgamadan onları ikna edecek cevaplar vermek ve akıllarındaki şüpheleri izale etmek her nûr talebesinin bir vazifesidir. Burada sorulan soruyu iki kategoride incelemek lazım. Biri Risâle-i Nûr’u neden bu kadar çok okuyoruz? Diğeri Risâle-i Nûr nasıl bir tefsirdir?
İlk önce Risâle-i Nûr’un nasıl bir tefsir olduğuna değinmek istiyorum. Öncelikle tefsirin ne olduğuna ve kaça ayrıldığına değinmekte fayda var. Sandığımız gibi tüm tefsirler aynı metodda yazılmıyor çünkü tefsir iki kısma ayrılıyor. Bunlardan biri, hepimizin aklına gelen malûm tefsirlerdir ki, Kur’ân’ın ibaresini ve kelime ve cümlelerinin ma’nâların beyan ve izah ve ispat ederler.1 Bu şekilde te’lif edilmiş tefsirler günümüzde fazla olduğu için tefsirlerin yalnız bu metodla yazıldığı yanılgısına düşüyoruz maalesef.
İkinci kısım tefsir ise, Kur’ân’ın imanî olan hakikatlerini kuvvetli hüccetlerle beyân ve ispat ve izah etmektedir. Bu kısmın pek çok ehemmiyeti var. Malûm tefsirler, bu kısmı bazen mücmel bir tarzda derç ediyorlar.2 Bu kısım tefsirler az olmakla birlikte kıymeti ve ehemmiyeti daha fazladır. Mahiyet bakımından da daha önemlidir. Çünkü peygamberimizin (asm) “İnsanların üzerine öyle bir zaman gelecek ki dininin gereklerini yerine getirme konusunda sabırlı/dirençli davranıp Müslümanca yaşayan kimse avucunda ateş tutan kimse gibi olacaktır.”3 dediği dehşetli zaman olan ahir zamanda îmânımızı kuvvetlendiren ve taklid-i olan îmânımızı tahkiki yapan bu kısım tefsirlere ekmek ve su gibi ihtiyacımız var.
Risâle-i Nûr; her Müslümanın mutlaka kendine sorması gerektiği, üzerinde yoğunlaşması ve ne olursa olsun cevaplarını bulması gerektiği “Ben neyim, nereden geliyorum, nereye gidiyorum, vazifem nedir?” suallerinin cevabını vazıh ve kat’î bir şekilde, çekici bir üslûp ve güzel bir ifade ile beyan edip ruh ve akılları tenvir ve tatmin ediyor.
Risâle-i Nûr; arz ve semâvatın tabâkatından, melâike ve ruh bahsinden, zamanın hakikatinden, haşir ve ahiretin vukuundan, Cennet ve Cehennemin varlığından, ölümün asıl mahiyetinden, ebedî saadet ve şekâvetin menbaına kadar akla gelen ve gelmeyen bütün imanî mes’eleleri, en kat’î delillerle aklen, mantıken, ilmen ispat ediyor, delillerle aklı ve kalbi ikna ediyor, merakları izale ediyor. İşte size paha biçilemez bir şaheser, nurlu bir külliyat...
Evet, Risâle-i Nûr’un en önemli bir farkı sadece din ilimleriyle değil aynı zamanda müspet ilimlerle de mücehhez olmasıdır. Yirminci asrın Kur’ân felsefesi olan bu emsalsiz eserler, bir taraftan teknik, fen ve sanat olarak maddiyatı, diğer taraftan îmân ve ahlâk olarak mâ’neviyatı işlemekte olup kalplerle birlikte akılları da tatmin ve tenvir etmektedir. Aynı zamanda müspet ilimlerle mücehhez olan Risâle-i Nûr, vesveseli şüphecileri, dinsiz feylesofları, tabiiyun ve maddiyyunları ikna ediyor, akıllarındaki tüm şüpheleri izâle ediyor.
Gelin, Risâle-i Nûr’un nasıl bir tefsir olduğunu izah ettikten sonra Risâle-i Nûr’u anlamayanlara eserin müellifinin nasıl seslendiğini görelim. Söz artık eserin Müellifi Bediüzzaman Said Nursî’nindir: “Dünya, büyük bir mânevî buhran geçiriyor. Mânevî temelleri sarsılan Garb cemiyeti içinde doğan bir hastalık, bir vebâ, bir tâun felâketi, gittikçe yeryüzüne dağılıyor. Bu müthiş sâri illete karşı İslâm cemiyeti ne gibi çarelerle karşı koyacak? Garbın çürümüş, kokmuş, tefessüh etmiş, bâtıl formülleriyle mi? Yoksa, İslâm cemiyetinin ter ü taze îman esaslarıyla mı? Büyük kafaları gaflet içinde görüyorum. Îman kalesini küfrün çürük direkleri tutamaz. Onun için, ben yalnız îman üzerine mesâimi teksif etmiş bulunuyorum. 4”
Ey nefsimle birlikte Risâle-i Nûr’a tefsir değil diyen bedbahtlar! Mezkûr açıklamalar ve Üstad Bediüzzaman Said Nursî’nin bu sözlerinden sonra Risâle-i Nûr’un nasıl bir tefsir ve ne kadar paha biçilemez olduğunu anladınız değil mi? Tatmin oldunuz ve diyecek bir şey bulamıyorsunuz değil mi? Haydi o zaman vakit kaybetmeden bu nurlu külliyattan en iyi şekilde istifa etmeye, bir saniyemizi bile boşa harcamadan bu eserleri okumaya başlayalım.
Rabbim bizleri Risâle-i Nûr’un kıymetini bilen, her daim onunla meşgul olup îmânını kuvvetlendiren, taklidi olan îmânını tahkiki îmân yapan ve Risâle-i Nûr’a kendi eseriymiş gibi sahip çıkan Risâle-i Nûr’un sâdık talebelerinden eylesin. Rabbim bu eserleri çok zor şartlar altında ve dehşet bir zamanda te’lif eden Bediüzzaman Hazretlerinden ebediyyen râzı olsun ve bizlere şefaatini nâil eylesin. Âmîn, âmin, âmin…
Dipnotlar:
1.Tarihçe-i Hayat, Said Nursî, shf:1046, Yeni Asya Neşriyat, 2013
2. a.g.e shf:1046
3. Tirmizî, Fiten,73; Ebu Davud, Melahim,17
4.Tarihçe-i Hayat, Said Nursî, shf:959, Yeni Asya Neşriyat, 2013