Âdem Akdemir ağabeyimizi 2020 yılının temmuz ayında Bitlis’ten Nevşehir’e tayin olduktan kısa bir süre sonra tanıma şerefine nail olmuştum.
Nevşehir’in yerlisi olduğu için herhangi bir sıkıntı ve ihtiyaç halinde yarımcı olabileceğini ifade etmişti. Bizler de bu tavrından memnun olmuştuk. Mütebessim, sıcakkanlı, ilgili ve babacan bir Anadolu insanıydı. İç Anadolu şivesiyle birlikte kendine has bir üslubu vardı. Sevdiklerine “gülüm” diye hitap ederdi. Bize de gülüm der tebessüm etmemize vesile olurdu. Bu sebeple “gülüm” tabiriyle özdeşleşmiş, Nevşehir’in bir gülü olmuştu adeta.
Gülümüz yakın zamanda soldu çünkü mukadder olan ecel, Âdem Akdemir ağabeyimize uğramış ve ruhunu Azrail’e (as) teslim etmişti. Vefatı bizleri, Yeni Asya camiasını ve tabii ki en yakınları olan ailesini üzmüştü. Lâkin bizler îman ehliyiz. Biliyoruz ki ölüm bir son değil ve ebedî bir ayrılık değil. Âdem ağabey gibi bizler de ölümü tadacağız. Zira Rabbimiz “Her nefis ölümü tadacaktır” buyurmaktadır. Hem ölüm öldürülmüyor, kabir kapısı da kapanmıyor.
Âdem ağabeyimiz hizmet ehli biriydi. Umumî dersleri ihmal etmediği gibi mahâl/semt derslerini de ihmal etmezdi. Bizler nefsimize uyar, bazen yorgunluk bazen hastalık gibi durumları ileri sürüp mahâl derslerine gitmediğimiz olmuştur ama Âdem ağabeyimiz öyle değildi. Asla yorgunluğunu yahut hastalığını bahane etmez, derslere iştirak eder bizlere lisân-ı hâliyle ders verirdi. Mahâl derslerinde hoş sohbetler ederdik kendisiyle. Tatlı ve şekerlemeleri çok sevdiğinden bol bol ikram ederdik kendisine. Binler afiyet olsun ağabeyimize.
Âdem ağabeyimiz çok maharetli biriydi. Hizmetten asla geri durmaz, elinden gelebilecek her işi yapardı. Beş katlı hizmet binamızla yakından ilgilenirdi. Temizlik, eşyaların taşınması, odaların tanzim edilmesi vs. gibi nefse ağır gelen işlerde dahi her dâim yer alır, gücünün yettiğini yapardı. En son onu hizmet binamızda gördüğüm zaman bazı odaların prizlerini yeniliyordu, elektrik işlerini hallediyordu. Nerden bilebilirdim ki bunun onu son görüşüm olacağını.
Âdem ağabeyimiz ehl-i hizmet olduğu gibi mübarek zevcesi Cemile Hanım ve kızları Zeynep ve Şûle Hanım biricik oğulları Mehmet kardeşimiz de hizmet ehliler. Ayrıca damatları Cihan Cambaz ve Rıdvan Kale de hizmet dairesinde yer almaktalar. Ne bahtiyar bir aile değil mi? Zira ailece Risale-i Nur dairesinde yer almak ve hizmette bulunmak herkese nasip olmaz.
Evet, Âdem ağabeyimiz vazifesini tamamlayarak terhis tezkeresini aldı ve bu dünyadan göç edip gitti. Ama inanıyoruz ki başta Nur Talebelerinin şahs-ı manevîsinin bir ferdi olması hasebiyle ve “Sebep olan, yapan gibidir” sırrınca ailesinin yapacağı hizmetlerden dolayı amel defteri açık kalacak ve sevap defterine her gün yeni sevaplar yazılacaktır inşallah.
Yazımıza şu duâ ile son verelim: “Ya Rabbi! Sen Âdem ağabeyimizin günahlarını bağışla, taksiratını affet, ayıplarını ve kusurlarını setret. Kabrini Cennet bahçelerinden bir bahçe eyle. Peygamber Efendimizin (asm) şefaatine nâil eyle. Başta Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri olmak üzere saff-ı evvel Nur talebelerine Cennette komşu eyle. Bizlere de hayırlı bir ölüm nasip et. Ya İlâhî! Bizler Âdem ağabeyimizden razıydık sen de ondan razı ol. Âmin, âmin, âmin…”